25.BÖLÜM: İntikam

Start from the beginning
                                    

Aldous'a çevirdim gözlerimi. Ağabeyimin ulağı ve arkadaşı olduğunu öğrenmeden önce ona karşı hislerim oluşmaya başlamıştı. Ne kadar ikimiz de öfkeli insanlar olsak da onun varlığına minnettardım. Beni yeniden hayata döndüren onun Percival'ı kurtarmasıydı. Ve onu kurtardığı için ona artık bir can borcum vardı. Böyle söylemiştim ona.

Aldous'u öldüremezdim borcumdan dolayı. Lakin borçlu olmamın nedeni olan Percy'nin yaşamasıydı. Onu da öldüremezdim. Bunun hayalini bile kuramazdım.

Başıma saniyeler içinde ağrılar saplanırken Richard on saniyeden geriye doğru saymaya başlamıştı bile. Ve ikisi de başlarını önüne eğerek hangisini öldüreceğimi bekler olmuştu.

İçimdeki öfkeyle arkamı dönerek kılıcımı hızla askerin karnına geçirdim. İkisini öldürmektense bütün dünyanın canını alırdım!

Başka bir asker atıldı bana doğru. Direkt başını hedef aldım ve kellesi uçtu. İki asker daha derken Richard'ın üstüne koştum. Sesleri duymuyordum. Rüzgar dışında hiçbir şeyi hissetmiyordum. Richard'a kılıcımı tam değdirecekken o da kılıcını kaldırdı bana. Göz ucuyla diz çökmüş adamlara baktım. Başlarına hemen iki asker dikilmiş ve kılıçlarını kaldırmışlardı.

"Aptal! Şimdi ikisinin de ölümüne sebep olacaksın!" Kılıçlarımız havada çarpışırken benden güçlü olduğu için sürekli sarsılarak geri adım atmak zorunda kalıyordum. "Öldürün onları!"

Richard'ın söylediğiyle bütün gücümü vererek Richard'ı arkaya itip onlara doğru koşmaya başladım. "Hayır!"

Bu sırada Richard bana yetişmişti ve kılıcı boynuma dayanmıştı. Gözlerim korkuyla kapandı.

"Bırak kardeşini Richard!"

Duyduğum güçlü sesle irkilirken gerçekliğinden şüphe edip hemen bahçenin girişine döndüm. Richard'la aynı anda haykırdık: "Baba!"

Percival ve Aldous şaşkınlıkla başlarını kaldırıp babama baktılar. Babam atından inerken onunla birlikte sarışın genç bir adam da diğer attan indi. Richard hemen kılıcını sanki eli yanmış gibi yere atarken Percival ve Aldous da ayaklanmıştı.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun? Ne hakla kardeşine kılıç çekersin, ha?"

Babamı ilk kez böylesine öfkeli görüyordum. Uzun zaman sonra ayakta ve sağlıklıydı. Nasıl olmuştu da bir anda toparlanmıştı, aklım almıyordu.

Gözleri Richard'a odaklıyken iki duygu çok netti. Öfke ve hayal kırıklığı.

"Yazıklar olsun! Bunu da mı yapacaktın? Tahtıma göz dikip seni Beatrice yerine veliahtım ilan etmişken beni öldürmeye mi çalışacaktın?" İki eliyle Richard'ı yakasından tutarak onu arkaya doğru itti ve Richard sırt üstü yere düştü. "Sırf sen durulursun diye seni veliahtım seçtim. Kardeşine olan yapmacık sevgi gösterilerinin farkında olmadığımı mı düşündün?"

Öksürmeye başladı. Nefesi daralıyor gibi göğsünü tuttu. "Hain! Sen bir evlat değil, hainsin!" Arkadaki danışman kontlara baktı ve eliyle askerlere onları gösterdi. "Atın bunları zindana! Hepsini atın!"

Büyük bir atlı ve yaya asker ordusu gelmişlerdi. Bizim ülkemize ait olmadıkları giydikleri üniformanın renginden belliydi. Kral John mektubumu almıştı.

Askerler Richard'ı kollarından tutup adeta sürükleyerek götürmeye başladıklarında Richard ağlıyordu. "Baba, yemin ederim benim bir suçum yok! Her şeyi açıklayabilirim," diye bağırıyordu. Babam ona sırt çevirdi, Richard'ı götürdüler. Ben ise şok olmuş şekilde olanları izliyordum.

GAYRİMEŞRU PRENSESWhere stories live. Discover now