25.BÖLÜM: İntikam

En başından başla
                                    

''Özür dilerim.''

Kılıcımı yere atarak ikisinin arasından hızlıca çıktım. Bana seslendiler fakat benim içlerinden ayrıldığım an askerler onlara hücuma geçti. Hemen yaptığımdan pişman olurken geriye dönmek istesem de iki asker tarafından kollarımdan tutuldum.

''Gittiğin her yere ölüm getiriyorsun Beatrice. Hâlâ anlayamadın mı?''

Başımı hızla iki yana salladım. "Beni al, onları bırak. Onların senin için bir kıymeti yok."

Richard ağır adımlarla yanıma geldi. Muhafızlar beni ona döndürdüğünde muzipçe gülümsedi. "Ama senin için çok kıymetliler. Ve aynı annenin ölümünü gördüğün gibi onlarınkini de göreceksin."

Percival hâlâ yaralı olduğundan dolayı ilk yenilen oldu. Kılıcını elinden alıp yanıma doğru sürüklediler onu. Yarasının kanadığını gömleğine bulaşan kandan anlayıp ona yaklaşmaya çalıştım.

"Percival! İyi misin?"

Bana bakışları tuhaftı. Hem üzgün hem de suçluyor gibi. Zaten çok uzun süre bakamadı bana. Tam önüme arkası dönük şekilde diz çöktürdüler onu.

"Özür dilerim. Affet beni," diye fısıldadım.

Sessizce kaderine boyun eğdi o da benim gibi. Bu dünyadan bana kırgın ayrılacaktı. İçimde söndüğünü düşündüğüm ateş yeniden yanmaya başladı. Onun da benimle birlikte ölmesine izin veremezdim.

Aldous'un acı dolu inlemesini duyduğumda ona baktım. Ondan fazla asker üstüne çullanmıştı ve sanırım yaralanmıştı. Kolundan yakalayıp onu da yanıma doğru getirirlerken adamların elinden kurtulmak için debeleniyordu. Hatta öyle ki yanıma gelesiye kadar askerlerin elinden kurtulup tekrar yakalanmıştı. Omzundan yaralandığını gördüm. Sadece çizilmişti. Bu bile beni oldukça üzdü. Sanki yaralanan benmişim gibi hissettim.

"Bırak onları seni lanet olasıca! Onlara değer verdiğimi mi düşünüyorsun? İkisi de umrumda değil!"

Richard güldü. "Bu yalanına inanacağımı ve onları bırakacağımı mı düşünüyorsun gerçekten? Bu kadar aptal olamazsın kardeşim."

Aldous'u zorla zapt edip Percival'ın yanına çöktürdüler.

"Sana umrumda değiller diyorum! Tek umrumda olan kendi canım!"

Yalan söylüyordum elbette. Aldous söylediğimle başını çevirip bana baktı. Birkaç saniye boyunca hem de. Gözlerinde korku yoktu. O da Percival gibi suçlayıcıydı.

"O halde biraz eğlenmeye ne dersin?" Kaşlarımı çatıp Richard'a baktım. "Sana bir kılıç vereceğim. Ve sen ikisinden birinin canını alacaksın. Karşılığında diğerini serbest bırakacağım. Sana söz veriyorum. Bunu yapacağım."

Tısladım. "Daha önce de beni yalan söyleyerek kandırdın!"

Omuz silkti. "Ben olsam bu şansımı kaybetmezdim. Birinin canını kurtarabilecekken bu fırsatı iyi değerlendirirdim."

Birkaç saniye çenemi sıkarak düşündüm. Bunu yapamazdım. Bu zamana kadar ona ait askerleri bile öldürememişken en kötü zamanımda yanımda olmuş iki insandan birinin canını nasıl alacaktım?

Arkamdaki askerler beni bırakarak bir kılıç uzattılar. Yavaş hareketlerle kılıcı elime aldım. Durgunlaşmıştım. Şimdi ne yapacaktım?

"On saniyen var Beatrice. Yoksa ikisi de ölür. Karar senin."

Yutkundum. Bacaklarım boşalmak üzereydi. Acaba kendi canımı alsam ikisini de sağ bırakır mıydı?

Percival'a baktım. İlk günden beri bana sadıktı. Dostum, en yakınım olmuştu. Onu öylesine seviyordum ki öldüğünü duyduğumda canımdan can gitmişti. Yaşadığını öğrendiğimde ise sanki yeniden hayata dönmüştüm.

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin