6) İKİYÜZ SEKSEN YEDİ NUMARALI ODA

123 62 6
                                    




ALEDA

       Sonunda Umut'u telefonun başından kaldırıp yemeğe götürmeye ikna edebilmişim. Bir anne olarak kendimi toplamalıydı. Ardaya olanlardan daha Umut'a bahsetmemiştik. Bunu nasıl yapabileceğimi de bilmiyordum. Şuan sadece okulun tatil olmasından dolayı bunun mutluluğunu yaşıyordu.

     Uzun koridorda yürürken Tarık'ı düşünüyordum. Neler olduğuna dair bir gelişme var mıydı acaba? Berkle de pek konuşamıyordum. Böyle bir zamanda ona destek olmalıydım. Arkadaşımdı. Ama maalesef bunu başaramıyordum. Perişan bir haldeydi. Onunla konuşmaya her cesaret ettiğimde Zeynep geliyordu aklıma. Sadece bu bile Berkle konuşamıyor olmam için bir sebepti.

Kafamı topladığıma her inandığımda, yerini başka bir sıkıntı ve huzursuzluk alıyordu.

   Ben de hiçbir şey düşünmemek için etrafa bakınmaya başladım. Herkes kendi halindeydi. Ama arkamızdan hızla gelen ............... birden refleks olarak kafamı çevirdim...   ama bu ? bu çocuk?? Yüzünde yara izi olan çocuk.  Hızlı adımlarıyla uzaklaşıyordu.

Neden geriliyorum??? Boş şeyler düşünüyorum.

       Olamaz. İçimdeki huzursuzluğu görmezden gelemiyordum. Geldiği yöne gitmeliydim. Umut'un kolundan tutup geriye, odamıza doğru ilerlettim. ,

  -"Anne!! Ne yapıyorsun ya!?"

   -"Sen içeride telefonla oynamaya devam et tamam mı?" Sinirlendiğini belli eden tavrıyla bana baktı.

-"Umut sadece odaya gir ve kapıyı kapat." Sabrım olan her şey yüzünden tükeniyordu artık.

-" Elimden telefonu ala-"

-"UMUT YETER!" Bakışları sinirden korkuya dönüşmüştü. Dizlerimi kırıp onunla aynı hizaya geldim. İki elimi de saçlarını okşayıp yanaklarına getirdim. Bu kadar tatlı ve suçu olmayan bir çocuğa kızmaya hakkım yoktu.

-"Ben hemen geleceğim. Ve senden sadece uslu bir çocuk olarak içeride oturmanı istiyorum. Anlaştık mı?"  Gülümseyerek konuşmuştum.

Kafasını yukarı aşağı sallayarak "tamam" dedi. Bu biraz mesafeli bir cevaptı. Kırgınlığını belli eden bir cevap. Ama geri geldiğimde bunu umursamayacağını biliyordum.

   Odaya girip kapıyı kapattı. Şimdi neden bunu yaptığımı bilemediğim halde koridorun diğer ucuna doğru yürüyordum. Hiçbir şey bulamayacaktım. Daha hangi odadan geldiğini veya hiç odaya girip girmediğin bile bilmiyordum. Sadece bir şey bekliyordum. İpucu belki de?  Koridorun sonu yaklaşmama rağmen bir şey yok gibiydi. Hatta burada ki odalar boştu sanırım. Bütün otel halkı şuan akşam yemeğindeydi.

Yaptığım manasızdı zaten sadece arkamı dön......"AAAAAAAAAAA"  Gelen sesle kafamı öyle hızlı çevirmiştim ki canım yandı. 287, 287 numara. O çığlık da neydi? Birden kapı hareket etti gibi oldu ve kendimi koruma iç güdüsüyle geriye sıçradım. Kapıyı açmaya çalışıyorlardı. Titriyordum. Koşmaya başladım. Burada kalmamalıydık. Bir şeyler oluyordu. Ama neden hep benim yakınlarımda??? Telefonum. Telefonum neredeeee????  Ceplerimi tarıyordum. YOK. YOK. YOK. Duvardan tırmalama sesi geliyordu sanırım. NE YAPMALIYIM??? Ben müdahale edemem.  Birini çağırmalıyım. Ama KORKUYORUM. Göğüs kafesim daralıyor.

-"YARDIM EDİİİNN!!! YARDIM ETENİZ LAZIMM!!" Düşünmenin zamanı değildi. Tekrar koşmaya başladığım. Aşağıya gördüğüm ilk kişiye söylemeliydim.

     Sırtımdan ve alnımdan akan terler ürpermeme neden olurken koşuyordum. Aklımı mı yitirmiştim?  Bütün bu olanlardan kurtulacaksam ömür boyu koşmaya razı olabilirdim.

  Danışmadaki görevli halimi görünce o da  telaşla bana doğru koşmaya başladı.

-"Efendim iyi-

-"Koşun 287, 287.numaralı oda." Nefes nefeseydim. Nefes almaya çalışmaktan konuşmakta zorlanıyordum.

-"HADİSENE. BİR ŞEY OLUYOR." Bağırıyordum. Halimi gören insanların kimi benden daha da uzak durmaya çalışıyor kimi dediklerimi anlamaya çalışıyordu.

-"ANLAŞILMAYAN NE VAR. ORADA BİR ŞEYLER OLUYOR." Nefes alışverişimi bir türlü düzenleyemiyordum.

-"BANA ÖYLE BAKMADA POLİSİ ARAAA!" Korku ve telaş dolu gözlerini üzerimden alıp telefonunu almaya koştu. Yere yığıldım. Ayaklarım mahvolmuştu. Asansör beklemekle vakit kaybetmemek için koşmuştum. Ama bu yaptığım daha aptalcaydı belki de. Birkaç görevli beni asansöre bindirmeye çalışırken yandaki yangın butonuna uzanıp bastım . Kollarımdan birini tutan görevli beni öne savurdu.

-"APTAL MISIN BE KADIN!!!!

Anlamıyorlardı. Kimsenin otelde bulunmaması gerekiyordu. Başım zonkluyordu.

Asansörle ve sayısını bilemediğim kadar fazla sayıda çalışanla ne zaman 18.kata çıktığımızı bilmiyorum. Aralarında hepsine emir veren bayan hızla asansörden inip 287 numaralı odaya koşmaya başladı. Sirenlerin sesi hala duyuluyordu. Benim tek düşündüğü Umut'u da alıp bu otelden çıkmaktı.

Düzelmeyen nefes alışverişlerimle tekrardan koşmaya başladım. Bu defa kendi oğlum içindi. Titreyen parmaklarım ne kadar işimi zorlaştırsa da cebimden oda kartını çıkartıp kapıyı açtım. Umut'un ağlama sesi geliyordu.  Koltuğun yanına çömelmiş ağlayan kafasını kaldırdığında  bu kadar kısa sürede kan çanağı haline gelen gözlerini gördüm.  Bana koşturmaya başladı. Sımsıkı sarılıp, gözyaşlarını sildim.

Hemen koridora çıktık. Daha odanın kapısını açamamış gibi duruyorlardı.  Ama benden bu kadardı. Umut'un beni çekiştirmesiyle tekrar ona döndüm ve burayı terk etme isteğiyle hızlandık.

  Dışarı çıkana dek Umut bir kere bile elimi bırakmadı. Dışarısı biraz esiyordu ve herkesten hoş olmayan uğultular duyuluyordu. Otelin ortasında bulunan süs havuzunun kenarına oturup oğlumu kucağıma aldım. Yapabileceğimi yapmıştım.

  Ama Tarık la konuşmak istiyordum. O çocuğun kim olduğuna şimdi bulmuştum. Ve bu defa emindim. Neden burada? Ya da nasıl burada bilmiyorum. En kötüsü de bu zaten. İlk vakada ölen çocuk nasıl hayatta olabilirdi?

CEHENNEMİ DÖNÜŞTÜRMEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin