Bölüm 8: Seni seviyorum

129 73 145
                                    

Gözlerimi açtığımda hastane kokusuna benzer bir koku burnuma doldu. Yatakta doğrulmaya çalışırken üzerime çöken halsizlik beni geri yatmaya mecbur bıraktı.  Bütün kemiklerim sızlıyordu.  Kendimi hiç iyi hissetmiyordum.

Yattığım yerden odaya bakarken bilmediğim bu yerde ne işimin olduğunu merak ediyor, beni kimin buraya getirdiğini öğrenmek için telaş ediyordum. 

Odada uzandığım yatağın yanı sıra boydan boya bir aynalı bir dolap, başucumdaki komodinde kokusunu aldığım tıbbi ilaçların bulunduğu bir kutu yer alıyordu. Odadaki tüm eşyalar bundan ibaretti.

Aynadan yüzüme baktığımda rengimin bembeyaz olduğunu, gözlerimin altının çöktüğünü gördüm. Berbat görünüyordum. Acaba ne kadar zamandır buradaydım? Burası neresiydi? Beni kim buraya getirmişti?

Kafamdaki tüm soruların cevaplarını ancak yarım saat diye hesap ettiğim bir zaman sonra alacaktım.

Odanın kapısı açılmaya başladığında ne yapacağımı bilemedim. Bir an uyur gibi yapmak en mantıklı şey gibi geldi ve gözlerimi yumdum.

Odaya giren kişi yatağımın başına gelerek bir elini alnıma koyarken bir eliyle kucağımdaki elimi tuttu. Elleri sıcacıktı.  Bu eller.... Nefesini yüzümde hissederken kalbimin hızla çarpan sesini duymaması için dua ettim. Tam gözlerimi açmaya karar vermiştim ki arkadan bir ses:

"Yılmaz Bey, gerekli kontrolleri yaptık. Tekrardan kontrole geliriz. Yeni gelişme veya herhangi bir sorunuz olursa bize ulaşabilirsiniz," dedi. Yüzümdeki nefesi uzaklaştı. Bir eli hala elimin üstündeydi. 

"Doktor Hanım, rengi hala düzelmedi. Hala çok hasta gibi duruyor. Ağrısı var mıdır? Ne zaman uyanır?" Diye sordu.

Adım sesleri yanıma ulaştı.  “Müsaade edin,” diyen kadın, Yılmaz’ın bıraktığı elimi kaldırarak nabzıma baktı. Bir iki dakika kontrollerini yaptıktan sonra benden uzaklaştı.  “Toparlanması biraz zaman alabilir. Soğuk algınlığının yanında yaşadığı yoğun stres de vücut dengesini bozmuş. Biraz daha özen gösterilmesi gerekiyor,” dedi ve odanın diğer köşesinde durduğunu tahmin ettiğim Yılmaz’a veda ederek odadan çıktı. 

Yılmaz tekrardan yanıma geldi. Yatağın kenarına oturdu. Parmağıyla hafifçe yanağımı okşarken bir süre daha gözlerimi kapalı tutmaya ve bu anın tadını  çıkarmaya karar verdim.

Odaya feryat figan Fatma'nın girişine kadar bu rüya gibi anlar gayet tatlı bir şekilde sürüyordu.  Yılmaz’ı yanımdan kaldırıp kendisi oturan Fatma, sorular soruyor, ellerimi tutuyor, saçlarımı okşuyordu.

Yılmaz, doktorun söylediklerini aktarırken iki gündür uykuda olduğumu,  beni sokak sokak arayan Yılmaz’ın bulduğunu öğrendim. 

Fatma'ya daha yeni haber vermişti. Nedeni çok fazla endişelenmesini istememesiydi. Kendi ifadeleriyle “Zühre senin çok üzüleceğini bildiğinden toparlanmadan sana bir şey söylemek istemezdi.” Dedi.

Yılmaz beni bulduğunda yerde öylece yatıyormuşum. Seslenmiş ama cevap vermemişim. O da korkmuş hemen beni hastaneye getirmiş.

Dün ise şu an içinde olduğumuz eve getirmiş.  Burası onun eviymiş. Tam olarak nerede olduğunu çözemedim ancak Fatma'nın çabucak gelecek kadar yakınındaysa o zaman neden pansiyonda kalıyordu ki...

O kadar uzun süre gözlerim kapalı onları dinledim ki tekrardan uyuyakalmışım.  Uyandığımda etraf karanlıktı. Kendimi biraz daha iyi hissettiğim için doğrulmak istedim.

Tam hareketlenmiştim ki odanın köşesinde bir karaltı gördüm. Olduğum yerde kalırken karaltı giderek büyüdü ve yanıma kadar geldi. Başucumda bulunan ışık düğmesine bastığında ikimiz de bir an hiçbir şey göremeyerek gözlerimizi ovuşturduk.

BİZİ AYIRAN ŞEYLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin