2: görüşme

707 87 113
                                    

"İçeride ne bulduk?". Komiser Wang, maktulün yakınları ile konuşmaya giderken Şef ekibin başında olay yerini inceliyordu. "İçeride zorla girilmeye dair bir iz yok. Ama kadını salonda öldürdüğü açık".

"Anladım şef, bir şey olursa beni bilgilendir, ben şimdi kızın ailesi ile görüşmeye gidiyorum. Kapamam gerek"

"Ailesi Çin'de mi yaşıyor?"

Yibo geldiği yurdun önünde durup etrafa baktı. "Kardeşi okulu için öğrenci yurdunda kalıyor, ailesi İsviçre'de. Onlar ile konuşmadım daha".

"Anladım, işin bitince otopsiye uğra, cesedin sonuçları çıkmıştır". Komiser Wang, telefon görüşmesini bitirip, telefonu ceketine koydu.

İlk defa yapmıyordu ama her defasında ilk defa yapıyormuş gibi hissediyordu. Haberi verince yıkılan aileler, gözü önünde ağlayıp bayılan insanları görmek zoruna gidiyordu ancak hayat böyleydi. İnsanlar gelip geçiciydi ve herkes bir gün ölüyordu, ya da öldürülüyordu.

Yurt güvenliğine doğru ilerleyip polis kimliğini çıkardı komiser Wang. "Ben Pekin emniyet müdürlüğünden, cinayet masası ekip 1'in baş komiseri Wang Yibo. Görüşmem gereken bir öğrenci var, müdürünüzü bağlarsanız sevinirim". Güvenlik, komiseri görünce yutkundu. "T-tabi efendim hemen müdürü bağlıyorum". Yurt güvenliği müdür ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra, yurt müdürü girişe gelmiş ve komiser Wang'a eşlik etmişti. "Buyurun komiserim bir sorun mu vardı?".

"Mark Mathis ile görüşmem gerekiyor müdür bey". Müdür alnındaki teri mendili ile sildi. "İsterseniz ilk önce bir şeyler ikram edeyim size". Komiser Wang, boğazını temizleyip müdüre baktı. "Buraya bir şeyler içmek için gelmedim".

Müdür bozulmuştu biraz. Tüm polisler böyle mi olurdu. Hele karşısındaki herif öyle biriydi ki onunla bir ömür geçmezdi cidden. "O zaman yurda girelim". Komiser Wang müdürü takip edip yurda girdi. Müdür, Mark'ın odasına geldiğinde kapıyı tıkladı.

Kapıyı açan çocuk müdürü görünce gülümseyip selam verdi. "Bir şey mi oldu hocam". Müdür çocuğun kafasına usul usul okşayıp yanındaki polis memurunu gösterdi. "Bu komiser seninle konuşmak istediğini söyledi".

Mark, komiser Wang'ı odasına davet ettiğinde müdür de gitmişti. "Bir şey mi oldu komiserim?". Komiser Wang derin nefes aldı. Kelimeler boğazında düğümlenmişti adeta. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. "Ablanız Anna Mathis, nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama dün saat beş civarında ekibimiz tarafından ölü buldu". Komiser Wang, başını yerden kaldırıp karşısındaki gence baktı.

"Ne saçmalıyorsunuz! k-kim yaptı böyle bir şeyi?". Göz yaşları yanağından usul usul akıyordu. Ağzından çıkan her kelime yüzünden sesi daha da çok titriyordu. "Ablamı görmek isti...". Cümlesinin devamını bile getirememişti. Konuştukça kelimler boğazında kalıyordu.

Komiser Wang ayağa kalkıp masanın üzerindeki soğuk su şişesini Mark'a uzattı. "Biliyorum senin için zor ama ablanın katilini bulmamız için yardım etmen gerek". Kapağını açtığı su şişesini çocuğa uzattığında, elleri titreye titreye alıp içmişti.

Bir kaç dakikanın ardından girdiği şoktan çıkmıştı. "Şimdi sana sormam gereken bir kaç şey var Mark". Komiser Wang, cebinden not defterini ve pilot kalemini alıp yere boş boş bakan çocuğa baktı. "Eğer ablanın katilini bulmak istiyorsan sorularıma cevap vermelisin Mark". Mark karşısındaki komisere bakıp kafasını salladı.

"Harika, o zaman başlayalım. Ablanız ile en son ne zaman görüştünüz?". Mark kaşlarını kaşıdı. "Üç gün önce sanırım, yurda gelmişti". Komiser Wang, not alırken sormaya devam etti.

"Peki ablanızın düşmanı ya da kavgalı olduğu birisi var mıydı? size belki anlatmıştır". Mark kafasını iki yana olumsuzca salladı. "Ablamın düşmanı falan yoktu".

"Peki ablanız size son zamanlarda garip şeyler anlattı mı? belki birinin onu takip ettiğini ya da rahatsız ettiğini falan". Mark kafasını kaldırıp telaşla gözlerini büyüttü. "A-ablamı birisi mi rahatsız ediyormuş?"

Yibo sakin olması için eli ile Mark'ın omuzuna dokundu. "Hayır, ancak öldürülmeden önce her maktulün başına böyle şeyler gelir. Bu bilgiler için teşekkür ederim Mark. Bir ay boyunca şehir dışına çıkma yasağınız var ve benimle emniyete gelmen gerek".

"B-ben bir şey yapamadım, gerçekten". Mark korku ile ellerini havaya kaldırıp ayağa kalktı. "Bir şey yaptığın için değil, parmak izi ve swap için gelmelisin"

ᥫ᭡

"Ee konuştun mu çocukla?". Komiser Wang, kahvesini alıp odasına girer girmez şef ile karşılaşmıştı. "Konuştum, ablasını en son üç gün önce görmüş".

"Ancak...". Şef bilgisayarından kafasını kaldırıp, komisere baktı. Yibo'nun gözlerindeki şüpheli bakışı görmüştü. "Ancak ne? Bir şey mi buldun yoksa?". Komiser Wang sinirle saçlarını karıştırdı. "Çocuk bir şeyler saklıyor, emin değilim ama hareketleri normal değil".

Şef sakallarını kaşıdı. "Otopsi sonucu çıktı mı?". Yibo kahvesinden bir yudum alıp Şef'e baktı. "Yapmayın şefim, daha sabahın dokuzu. Midem bulanır orada benim, hem daha emniyete yeni geldim"

Şef ofladı. Onu gönderemeyeceğini biliyordu ama kendisi de gitmek istemiyordu. "Beraber gidelim o zaman?". Yibo gözlerini devirdi. Buradaki tek komiser kendisiydi sanki. Ekipten bir kişi daha vardı ama olay yerinde incelemedeydi. Seçim yapma hakkı yoktu. Ayağa kalkıp Şef'i peşine taktı.

İçeri girdiklerinde onları adli tıp uzmanı karşıladı. "Bende sizi bekliyordum". Maktule yaklaştıklarında, doktor maskesini indirdi.

"Ölüm nedeni neymiş?". Şef selam vermeden direkt konuya girmişti. "Kafatası delinmiş?". Yibo şaşkınlıkla kadına baktı. "Nasıl yani? ben boğularak öldürüldüğünü düşündüm". Uzman kadın komisere döndü.

"Aslında yanlış bir tahmin değil komiser Wang, ancak boğularak ölmemiş. Katil büyük ihtimalle boğarak öldürmeye çalışmış ama beceremeyip bayıltmış. Sonra da sandalyeye bağlayıp öldürmüş".

Bu sefer konuşan Şef olmuştu. "Peki cinayet silahı ne?". Kadın dudağını ısırdı. "Çivi". Söylediği şeyden sonra ikili şaşkınlıkla birbirine baktı. Uzman, maktulün üstündeki örtüyü göğüs hizasına kadar kaldırdı. "Katil kafasını çivi ile delmiş, üç ölümcül darbe". Komiser Wang, maktulün kafasına doğru dikkatle baktı. "Katilimizin kemik uzmanlığı ile alakası var mı acaba?".

"Bir ihtimal var. Kızı 3 hamle ile öldürmüş, ilk ikisi çok derin değil. Öldürür ama yavaşça... Ancak son darbesini öyle derin yapmış ki, kız gözlerini bile kapamaya fırsat bulamamış". Uzman eli ile kızın boynunu işaret etti. "Ve şu izler, kesinlikle eli küçük birisi yapmış bunu"

"Cinayet saati kaç?". Uzman eline aldığı otopsi raporlarını komiser Wang'a verdi. "Büyük ihtimalle gece yarısı, cesedi içeride biraz bekletmiş sanırım".

"Anladım". Komiser Wang ve Şef otopsiden çıkıp odalarına doğru ilerlediler. "Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun Yibo?". Komiser Wang derin düşüncelerinden sıyrılıp Şef'e baktı. "İhbarı kim yapmış?".

"Apartmanda yaşayan birisi. Sabah erken saatlerde işe giderken bulmuş kızı. Komiser Wang masasının üstündeki soğumuş kahveyi çöpe attı. "O zaman siz gidip tanık ile görüşün ben de kızın evine göz atacağım. Kesinlikle bir şeyler bulacağımıza eminim".

*
*
*

Aklımda çok güzel şeyler var, sanırım taşşaklı komiser Xiao'yu bir sonraki bölüm göreceğiz . Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın bebeklerim

cambaz ⏤ yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin