39|VEDA

467 25 26
                                    

Önümdeki kahve bardağının kulpunda parmağımı gezdirirken gözüm sadece içeri girip, çıkan müşterilerdeydi. Sonunda kahverengi kapının açılması ile içeri giren yeni müşteri beklediğim kişiden başkası değildi.

Üzerinde bedenini sıkı gösteren hoş bir mavi gömlek, gömleğine uygun kot bir pantolon giymiş beden yanına gelen garsona gülümseyerek bir şey dedikten sonra gözleriyle etrafa baktı ve o anda beni fark etti.

Yutkundum.
Efken, öğrenirse ikimizi birden öldürür.

Adım attı.
Efken, duyarsa ikimize de işkence eder.

"Geciktiğim için özür dilerim. Acil bir durum vardı." Sakin ses tonuyla elini uzattı.

"Sorun değil."derken elini kısaca tutup, oturması için işaret yaptım.

"Gördüğün parmak yüzünden korkar, evden dışarı asla çıkmazsın sanıyordum. O yüzden evine gelmek istemiştim."

"Evde olmaktansa kafede buluşmak daha iyi Yağız Bey." Başını sallayıp gülümsedi ve elini garsona doğru kaldırdı. Yanımıza anında gelen garson kız etkilenmiş şekilde ona bakarken,

"Bir tane sade Türk kahvesi getirir misiniz lütfen."

"Peki. Başka bir isteğiniz?"

"Yok teşekkür ederim."dediğinde önümdeki kahveden bir yudum aldım.

"Efken, seni çok kıskanıyor. Hoş olmayan bir derecede sanırım hem de."dedi kız gider gitmez.

"Konumuz Efken değil. Konumuz beni buraya çağırma nedeniniz. Hem de ben sizinle buluşmak istemiyorum dedikçe her türlü evime geleceğinizi söylemeniz."

"Evinize gelmiş olsaydım ne olurdu? Sevgilin beni öldürür müydü yoksa?" Gözlerimi devirdim alayla.

"Sevgilim bir katil değil polis bey. Kendisi çok başarılı bir diş doktoru. Sadece her sevgili gibi onda da biraz kıskançlık var o kadar. Bu kadar abartmaya gerek yok."

"Bu konuyu sessizce kapatamazdım kusura bakma Aybars. Başına bir iş gelse Meltem'de çok etkilenirdi. O parmak ona gönderilmişti. O kutuyu ben kendi ellerimle teslim ettim. Biri seni öylece öldürmüş olsa bunu polise ihbar etmeyen sevgilin yüzünden olurdu ve Meltem ile ben de sessizce sevgilini dinlediğimiz için pişman olurduk." Anlayışlı ve bir o kadar endişeli ifadesi kahverengi gözlerinde süzülürken nefesimi dışarı verdim.

"Birinin yaşadığını sanmıyorum. Bu kimse cidden yeni bir düşman olabilir." Önüne konulan kahvesi ile kıza içten bir teşekkür sundu.

"Seni takip ettiğini biliyoruz. Parmağında kime ait olduğunu öğreneceğiz. Yakında sonuçlar elime ulaşır. Yapboz parçasını yavaş yavaş tamamlayacağız." Kahvesinden bir yudum içti.

En son bizimle uğraşan Teoman'ı hiç umursamadan tek kurşunla öldürdüm ben. Belki bu yeni düşmanı da öldürürdüm.

"Ne düşünüyorsun?" Gözlerimin üzerinde fazla daldığını sorusu ile fark edip yan masaya baktım umursamazca.

"Ne düşünmem gerek bilmiyorum. İstanbul bana uğursuz geldi sanırım. Fakat bunu da diyemiyorum gönül rahatlığıyla."

"Neden?"

"Çünkü İstanbul bana Efken'i verdi." Aptal bir sırıtış ile kapıya doğru çevirdim başımı. O anda gördüğüm beden ile gülümsemem dondu.

Yutkundum.
Efken, bizi yaşatmaz.

Aniden ayağa kalkıp kapıya doğru koştum. Kapıyı açıp etrafıma baktım nefes nefese. Yoktu. Burada Efken yoktu.

303|B×BWhere stories live. Discover now