23.BÖLÜM: Acı

En başından başla
                                    

Yanımıza geldi. Üstten Percival'ın güzel yüzüne baktı. Gözleri onun tuttuğum eline kaydı. "İyi. Sabahtan beri buradaydı. Dinlenmesi için onu odasına yolladım.''

Minnetle Aldous'a çevirdim dolu gözlerimi. ''Sana ve annene can borcum var. Çok teşekkür ederim.''

Başını salladı. Arkasını dönüp odadan çıktı ve bizi yalnız bıraktı.

🏹🏹🏹

"Lütfen artık uyan," diye fısıldadım elini tutarken. Günlerdir yanındaydım. Babamın yanına girmeme izin yoktu. Bende ondan destek almak istiyordum. Ne kadar uyanmıyor olsa da varlığına minnettardım. Çünkü yokluğunun düşüncesi beni hiç olmadığı kadar derinden etkilemişti.

Hekimbaşına babamın veba olup da nasıl bunca zamandır hayatta kaldığını sormuştum. Yahudi yaşlı bir hekimin babama şifa bulduğunu söylemişti. Ona bir şurup hazırlamıştı, yaralarına da merhem. Hekimlerin söylediğine göre babam ateşinin yükseldiği zamanlar uyanır gibi olup benim adımı sayıklıyormuş. Sürekli Tanrı'ya dualar ediyordum. Elimden beklemekten başka çare gelmiyordu.

Bayan Jehanna ve Aldous hep tetikteydi. Aldıkları habere göre Richard bulunduğumuz bölgeyi de aramaya başlamıştı. Her yerde babamı, beni ve Percival'ı arıyordu.

Gün ışığının yavaş yavaş içeri süzüldüğü saatlerde Percival'ın soluk benzine diktim gözlerimi. Üç gündür yanından ayrılmıyordum. Aldous dinlenmemi istese de Percival'ı kaybetmekten korktuğumdan sadece iki üç saat Anthony'e emanet edebiliyor, fazla dinlenmeden uyanmıştır umuduyla heyecanla kalkıp yanına koşturuyordum. Lakin gözlerini bir türlü açmıyordu.

"Ne kadar daha sürecek bu ızdırap Percival? Yıldızlar gibi parlayan yeşil gözlerini açıp bana bakmanı istiyorum artık." Düzenli ama biraz da titrekçe inip kalkan göğsüne çevirdim bakışlarımı. "Richard beni bir kuleye hapsetti. Seni ve Anthony'i rahat bırakması karşılığında ona boyun eğdim. Lakin o hain beni yakaladığı an peşinize düzinelerce asker yolladı." Başımı ağırlığımın hepsini vermeden göğsüne yasladım. "Tanrı'ya şükürler olsun ki sizi bulamadılar. Günler, haftalar geçti. Her seste senin beni kurtarmaya geldiğini ümit ettim. Artık günleri saymayı bıraktığımda ümidim de kayboldu. Öldüğünü sandım.

Çünkü biliyordum ki yaşıyor olsan beni o cehennemde bırakmaz, yine canını siper eder beni kurtarırdın. Sonra bir gün Richard geldi yanıma. Beni meydana götürdüler. Orada bir eve zorla soktular. Ve onca zaman düşünmekten bile korktuğum gerçeği söyledi bana. Senin yakalandığını ve idam edildiğini... O an nefesim kesildi Percival. Onu öldürmek istedim." Aklıma gelen anlarla gözlerim doldu. Göğsüne başımı yasladığımdan dolayı gözyaşlarım sessiz sessiz dökülüp değdi tenine. "Meydanda bir kazık vardı. Anlamıştım bir cadının öldürüleceğini. Ama ölmüş sana bile o kadar güveniyordum ki senden istediğim son iyiliği yapmış olduğuna, annemi şehirden kaçırdığına o kadar emindim ki; yakılacak cadının annem olduğu aklıma dahi gelmedi."

Boğazımdan bir hıçkırık kopacakken yutkunup bunu engelledim. "Annemi vahşice öldürdüler Percival. Yandı, eridi, koskoca bedeni kül oldu savruldu. Çığlıkları hâlâ kulağımda. Bir cadı değildi. O sadece köylü bir kadındı. Ama ona acımadılar. O gün ikinizin de ölüm haberiyle sanki beni öldürdüler." Ağlamam şiddetlendi. "Kimsesiz kaldım Percy. Sensiz, annemsiz, babamsız... Yaşamak için hiçbir nedenim yoktu artık."

Sırtımda bir el hissettiğimde irkilip kalkacakken el öyle nazikçe dokundu ki bana...

"Ben yanındayım Beatrice. Seni bırakmaya da hiç niyetim yok."

O yumuşak sesini neredeyse iki ay sonra yeniden duymak beni güvende hissettirdi. Hayatım boyunca hiç böyle bir güven tatmamışım gibi. Sevinçle göğsünden kalkıp yüzüne baktım. "Uyandın."

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin