22.BÖLÜM: Tutsak

En başından başla
                                    

''Kabul ediyorum. Kimse onun peşinden gitmeyecek.''

Richard kocaman gülümsedi ve eliyle iki askere beni gösterdi. Askerler kollarımdan beni yakalayarak sıkıca tuttular.

"Bay Woodshed'in peşinden gidin. Onun kellesini bana getirin!''

Duyduklarımla askerlerden kurtulmak için çırpınmaya başladım. "Seni adi yalancı! Beni kandırdın!'' Danışmanlara baktım. ''Sizi de böyle kandıracak. Hepinizden kurtulacak! Ben ki krallığın prensesiyim. Beni bir esir gibi tutsak etmesine nasıl göz yumabilirsiniz?''

Danışmanlar bana yüz çevirdiklerinde çırpınmaya devam ediyordum. Richard keyifle sırıtarak yanıma geldi ve fısıldadı. "Taht oyunu kanlı bir oyun kardeşim. Beni ileride anlayıp hak vereceksin.'' Gözlerini kıstı. ''Gerçi o kadar yaşar mısın, bilemiyorum.''

Üstüne atılmaya çalıştığımda hızla geriye kaçtı. "Senin sonunu ellerimle getireceğim! Seni mahvedeceğim Richard! Bana yalvaracaksın!''

''Götürün onu.''

Richard arkasını dönüp saraya yürümeye başladı.

''Duydun mu hain köpek? Ant içerim ki seni ölmekten beter edeceğim!''

🏹🏹🏹

''İyi olmuş o cadılara! Hepsi kazıklara bağlanıp yakılmalı.''

Duyduğum seslerle gözlerimi açarak tutulmuş boynumu ovalamaya başladım. Tutsak edildiğim küçük hücre karanlığa gömülmüştü. Kapıdaki askerlerin sözlerine kulak kesildim.

''Zamanında Kral Lui'yi de bir cadı büyülemiş. Ve kapısında durmak zorunda olduğumuz küçük iblisi peydahlamış.''

Annemden bahsetmeleriyle korkuyla ayağa kalktım.

''Merak etme, prensimiz o kadının da yakalanması için emir verdi. Yakında onun sonu da diğer cadılar gibi olacak. Meydanda kazığa bağlanıp yakılacak!''

Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında başımı yukarıya kaldırdım. Tanrı'm, lütfen anneme yardım edin. Onu bu acımasızların eline bırakmayın. Umarım Percival annemi şehirden çıkarmayı başarmıştır. Ona sorma fırsatım olamadan Richard bana saldırmıştı.

Ve yine umarım; Percival hâlâ yaşamaya devam ediyordur. Eğer babam ölürse şayet bu hayatta yapayalnız kalacağım bir gerçekti. Gerçi öyle bir durumda Richard beni gözünü kırpmadan öldürecekti.

🏹🏹🏹

Gün kavramım kalmamıştı. Ne kadar süredir bu ıssız, rutubetli zindanda kalıyordum anımsayamıyordum. Bir haftayı geçince saymayı bırakmıştım.

Babam hâlâ hayatta mıydı? Peki Percival? Askerler annemi yakalamış mıydı? Bayan Jehanna hizmetkârıyla ona yolladığım haberi almış mıydı? Hiçbir şey bilmiyordum.

Bu belirsizlik beni mahvediyordu. Günlerdir hücremin küçük penceresinden uzaklardaki saraya bakıyordum. Kulaklarım sürekli kuleden gelecek bir ses bekliyordu. Beni kurtarmaya gelecek babamı... Ama ne gelen vardı ne de giden. Muhafızlar bile artık kapımda durmaktan sıkılmışlardı, sürekli söyleniyorlardı.

Günde iki öğün yemek getiren muhafız beni her geldiğinde aşağılıyordu. Yemekleri yemiyordum. Sadece su içiyordum. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Bedenimdeki güç çekilmişti sanki. Bütün gün bu ufacık zindanda kalmaktan, hareket edememekten şimdi ayağa kalkacak mecali bile kendimde bulamıyordum. Ruhum da bedenim gibi sıkışmıştı buraya.

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin