Fakat bugün hiç konuşmamıştık, çok uzun zaman sonra ilk defa birbirimizle hiçbir iletişimde bulunmamıştık. Bu belkide oldukça normal bir şeydi fakat o kadar alışmıştım ki ona, tüm gün kendimi koca bir boşluktaymış gibi hissetmiştim.

Yazdığım hiçbir mesaj yada aramaya dönmemiş olması beni git gide daha çok endişelendiriyordu. Bu karanlık ve soğuk havada evden çıkıp evine gidesim vardı ama anneminde bu saate beni salacağını sanmıyordum.

Duvarda tıkırdayan saate baktığımda saatin 1'e yaklaştığını gördüm. Sabah erken saatte okulum vardı ve artık uyumam gerekliydi.

Endişeli düşüncelerim arasında içmeyi unutmuş olduğum kahve elimde buz tutmuş bir kıvam alırken sadece bir yudum almış olduğum kahveyi yan tarafa bırakıp koltuktan kalktım. Elime telefonumu alarak tekrar Aytaçın numarasını çaldırdım.

Çaldı, çaldı, yine açan kimse olmadı.

Gözlerim kalbimin sızısı ile birlikte dolarken nefes alamadığımı hissetim. Aytaçı kaybetme korkusu tüm bedenimi tir tir titretirken ağlayışlarım git gide çoğalıyordu.

Bacağımı kendime çekerek yüzümü oraya koydum ve saatlerce o pozisyonda aklımı yiyip durdum. Başına bir şey mi gelmişti? Yoksa benden mi sıkılmıştı?

Uykuya dalmış olduğum saati bilmiyordum ama, saatlerce o yatakta oturup gözlerim şişinceye kadar ağladığımı çok iyi biliyordum.

Alarm sesim yüksek tonla odayı yankılarken ağrıyan başımla birlikte gözlerimi araladım. Yada aralamaya çalıştım diyelim. Gözlerim o kadar çok acıyordu ki, şişlikten açılmıyordu bile.

Aklıma dün ki durum geldiğinde hızla telefona uzanıp aldım. Gelen bildirimlerin hiçbirinde Aytaçı göremememle birlikte tekrar acıyan gözlerim doldu.

Biraz daha durursam tekrar ağlamaya başlayacaktım ve iyice derse geç kalacaktım. Zaten son sene olduğu için devamsızlık hakkında bir sorun yoktu fakat bugün matematik dersi olduğu için konu kaybım olsun istemiyordum.

Kendimi lavaboya atıp ilk başta elimi yüzümü güzelce yıkadım. Diğer işlerimi de hallettikten sonra lavabodan çıkıp odama geri geçtim.

Üzerime okul formalarımı giydikten sonra her durumda hazır olan okul çantamı alarak odamdan çıktım.

Annem bu yüzümün halini görmeden evden çıksam çok daha iyi olabilirdi.

Salonda kıpırtılar geliyordu ama ben hiç salona girmeden sadece dış kapıdan seslendim. "Ben çıkıyorum, geç kaldım." Annemin yanıma gelmesine fırsat vermeden hızla evden çıktım.

Eve 10 dakika yürüme mesafesinde olan okuluma takmış olduğum kulaklık eşliğinde yürüdüm. Dün geceki yağmur yüzünden yerler ıslaktı, hava ise aralık ayına yakışır bir şekilde oldukça soğuktu.

Etrafta bulunan insanların yüzüne bakmadan okula girip sınıfa geçtim. Pencere kenarında ki üçüncü sırada olan masama oturup ilk dersin kitaplarını çantamdan çıkardım.

Yanımda Yakup oturuyordu. Okul başlarında bir kızla otursam da sınıf hocası sanki ilkokulmuşuz gibi bir süre önce herkesin yerlerini değiştirmişti. Bu sınava çalışma motivasyonumuzu daha da arttıracakmış!

Yakup da sınıfın şebeği diyebilirdik. Boş boş lak lak yaparak dersi kaynatan öğrenci modeliydi.

Tekrar bildirim varmı diye telefona baktığım da yine umutsuz bir şekilde geri kapatmıştım. Kalbimin acısı ile kapanan gözlerim doldu ve göz pınarlarımdan bir kaç damla yaş süzüldü. Bu kadar üzülecek bir durum olmayabilirdi ama içimde koca bir sıkıntı bulunuyordu. Sanki bir şey olacaktı.

İNKİSAR Where stories live. Discover now