45- Bir Kağıt Parçası

26.9K 2.8K 2.6K
                                    

Medya: Leon

Bölüm Şarkısı: Sena Şener, Porselen Kalbim

Bir okuyun üfleyinde bölüm atma sıklığımıza nazar değmesin... Keyifli okumalaarr!

Elimdeki bir tepsi kahveyi bir grup insanın önüne koyarken bugün kafenin aşırı sakin olması beni rahatlatmıştı.

Sinirimi bozan tek şey günlerdir dinmeyen yağmurdu. Suya dair her şeyden nefret ediyordum cidden, utanmasam yıkanmayacaktım bile. Neyse yağmur iyiydi ya, barajlar dolardı.

Sabah yine saçma sapan bir rüya ile uyanmıştım. En son ne zaman uzun süre uyudum onu bile hatırlamıyordum, eskiden haftada bir iki gördüğüm rüyalar şimdi her gün olmaya başlamıştı. Okulda kestirirken bile aklımda canlanıyordu ama hiçbir parçasını anlamlandıramıyordum.

Doktora gitsem bana deli diyeceklerdi, ayrıca vücudumda yine silik bir yara izi çıkmıştı. Dün yağmurun altında o kadar kalmamdan sonra sıcak suyun altına girmiştim ve duştan çıktığımda göbeğimden kasıklarıma kadar uzanan bir yara daha fark etmiştim.

Doktora gittiğimde bunların yeni olmuş olmasının imkanı olmadığını, çok eskiye hatta bebekliğime dayandığını söylüyordu ama ben birden vücudumda oluştuklarına kimseyi inandıramıyordum. Deli saçmasıydı, kendim bile inanmıyordum ki.

Sabah gördüğüm rüya ise çok apayrı bir şekilde tüketiyordu beni. Yağmuru görebildiğim bir pencere vardı, yanımda bir sıcaklık vardı. Şömine yanıyordu, ensemde birisinin nefesini hissettiğimi sanıyordum ama ahşap duvarlardan başka görebildiğim hiçbir şey yoktu. Gülüyordum, huzurluydum, gerçekten iyi hissettiğim bir rüya sonlara doğru mahvoluyordu. Yine aynı şekilde boğazımda bir sancıyla uyanıyordum, yine aynı ses Ali diye bağırırken artık o kadar boğuk değildi. Ama sesin o boğukluğu kayboldukça öyle dehşet dolu bir tona bürünüyordu ki tüm göğsüm rüyanın yüzünden sırılsıklam uyanıyordum.

Gerçekten yorulmaya başlamıştım artık. Hem okul hem iş beraber yürümüyordu, yoruyordu. Neyse ki bugün sakindi de pek yorulmuyordum. Kafede sadece bir grup öğrenci bir de sakin bir köşede ne yaptığını bilmediğim ama hararetle biraz da stresle çalışan Pusat vardı.

Yanına doğru yürüdü. "Bir şey ister misin?" diye sorduğunu kopkoyu gözleri anında kendi gözlerine yansıdı. Bir kaç saniye aralık dudaklarıyla bana baktıktan sonra boğazını temizleyip hızla önünde bir ton gazeteye döndü.

"Hayır ama eğer şu gazeteleri sıralamam da bana yardımcı olursan çok mutlu olurum Seyit" dediğinde bakışlarım her tarihten gazetenin olduğu masaya döndü. Aceleyle yıllarına göre dizmeye çalışıyordu.

"Sen Maliye okumuyor musun Pusat, gazetelerle işin ne?" diye sordum 1980 yılına ait bir gazeteyi eline alıp manşetler okurken.

Pusat'ın gazeteleri toparlayan elleri duraksadığında ona baktım. "Ben Gazetecilik okuyorum Seyit Ali, Maliye değil" dedi buz gibi bir sesle.

Kaşlarım çatılırken yanlış hatırladığım için vücudumu bir mahcubiyet sardı, yutkundum.

"Öyle miydi?" diye mırıldandığımda alttan alttan kara gözleriyle bana baktı. "Öyleydi" dediğinde etrafımdaki havanın gerilmesi beni de gererken avucumla ensemi kaşıdım.

"O zaman ben yardım edeyim sana gazeteleri ayırmanda?" diye sordum çocukça bir gönül alma hevesiyle. Gönlü bana kırılsın istemezdim.

Siyah gözleri anında parlarken kafasını salladı hızlıca. "Olur" dedi direkt yanındaki sandalyeyi oturmam için geriye ittirirken. Oturacağım sırada garsonlardan birisi olan Cemre kıpkırmızı bir yüzle üzerime doğru geliyordu.

işgalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin