KIVILCIM (3 )

2.7K 391 84
                                    


İki hafta boyunca üzerinde çalışacağımız proje olan Marsilya taş evinin hemen karşısında duran büyük siyah jeep'in içinden indiğimde, gözlerimi hala evden alamıyordum. Resimde büyük görünüyordu fakat, canlı olarak karşımda durduğunda ise şatodan farkı yokmuşçasına kocamandı. Soğuk bir havaya, bakımsız bir peyzaja ve neredeyse artık dayanamıyorum diye avazı çıktığı kadar bağıran duvarlara sahipti. Eskiydi ve zorlu bir geçmişse sahip olduğu kesindi. Aldığım her nefeste can yakıcı hikayeleri içime işliyordu. Anlatılmasa bile kendini hissettiren bir hüznü vardı. Gözlerimi duvarlarında gezdirdiğimde yılların nasırlar bırakarak geçtiğini görebiliyordum. Burasının üç ay gibi bir sürede bitmesi imkansızdı. Nerden baksan 1 yıllık işi vardı ve her bir dokunuşun özenli olması gerekiyordu. dikkat edilmeyen her işlemde binanın tarihinden büyük bir kayıp giderdi. O kadar eski ve bir o kadar sağlam duruyormuş gibiydi. 

Arabadan gözlüklerini gözünden çıkarmadan inen Taner'e ona belli etmeden baktığımda lacoste bir tişörtün altına giydiği koyu mavi jeen ve üzerindekiler ile uyumlu spor ayakkabısı ile mükemmel ötesi görünüyordu. Yolculuk boyunca kısa kısa konuşmalarımız olmuştu fakat, ona bakmadığım sürece etkilenmem diye umut ediyordum. Arabada bunu her ne kadar başarabildiysem bile bu vücuda nasıl hayır diyebileceğimi ve bedenimi nasıl engelleyeceğimi, üstelik kalbime nasıl zincir vuracağımı düşünmeden edemiyordum. Lanet olsun ki adam cidden karşı konulmaz bir yakışıklılığa sahipti. Baş döndürücü ve kalp ritim bozucuydu. Adım adım yaklaşırken derin bir nefes aldım ve bakışlarımı onun ağız sulandıran vücudundan uzaklaştırıp, evi incelemeye devam ettim. Sonuçta tamir edilmesi gereken orasıydı. Taner, hemen yanımda durdu ve aynı benim baktığım yöne bakıp evi incelerken

"Aklından geçen ne kızıl Prenses?" diye sordu. Ellerimi göğsümde birleştirdim ve bana sıfatlı prenses lakaplarına bir son vermesi gerektiğine dair bir cümle kurmak istedim. Fakat, anında derin bir nefes aldım ve üstelersen daha çok takıntı yapar sözü aklıma geldi. Onun söylediklerinin hitaplarının benim için önemli olmadığını hissetmesi pes etmesine nede olurdu. onun için önemsememeye çalışarak birkaç saniye sadece gözlerimi önümdeki devasa tarihi şatodan ayırmadan,

"Dışının kesinlikle restorasyon sıvasına ihtiyacı var. Fazlasıyla yorgun ve sanırım uzun süre daha dayanamaz. Buradan bir kapının artık bir 100 yıl daha kaldıramam dediğini duyar gibiyim. Bahçenin de işini bilen bir peyzaj mimarına ihtiyacı var. O tarihlerin havası gibi olmaz fakat buranın mor sümbüller ile donatıldığına eminim" dedikten sonra başımı çevirdim ve bakışlarım gözlüklerini çıkardıktan sonraki şaşkın bakışları ile buluştu. Kaşlarını şaşkınlığını belli edecek şekilde çattı ve hayretini belli eden bir ses tonunda

"Yeni mezun ve staj mimarı olduğumuza emin miyiz?" diye sordu. Adam umursamaz, sadakatsiz, gıcık ve uzak durulması gereken bir karakter olsa bile camiada adını başarıları ile duyuran, emin adımlarına hız kesmeden devam eden, başarılı bir mimardı. Fikirlerimi duyduğunda verdiği tepki gururumu okşamasına yetmişti. Çoğu yönetici personellerini taktir etmenin onları yavaşlatacağını düşünür, başarıları ve fikirleri için taktir etmek akıllarına bile gelmezdi. Taner'in tepkisi bir iltifattan fazlasıydı. fikirlerimden fazlasıyla etkilenmiş gibiydi. Sorusuna gülümseyerek,

"Kesinlikle Taner Bey" diyerek karşılık verdim. Taner ise bakışlarında beliren küçük bir kararmanın, tüm bedenimde yaratmış olduğu yangına rüzgâr yaratan bakışları ile bana bakmaya devam etti. Burada bir karar vermeli ve onunla anlaşmalıydım. Bu şekilde bu hislerle çalışmam imkansızdı. bana her baktığında bakışlarının sanki beni çıplak görüyormuş hissini yaymaktan vazgeçmezse cidden çalışmakta zorlanabilirdim. Tam ona bunu söyleyeceğim esnada,

KALBİMDE KALWhere stories live. Discover now