Harden haklıydı. Gelmek istiyorsa, kendi vazgeçecek demek olurdu hayallerinden.

"Ama hayalleri..."

"Anlasana." dedi konuşmama izin vermezken. "Hayali Paris değil, sensin. Hayali seninle her zaman birlikte olmak." Gözlerine bakmaya devam ettim. Tekrar sarstı ensemden tutup başımı hafifçe. "Hadi." Gözlerimi ellerime indirdim.

"Babam yarın akşam Tıp Konferasına gidiyor." dediğimde gülümsedi genişçe.

"Tamam biletleri gece yarısına alırız o zaman." Başımı salladığımda yataktan kalkmasıyla odama dağılmış takım arkadaşlarım da ayaklandı. "Valizini hazırlamaya başla." Başımı salladığımda birer birer odamdan çıktılar.

Derin bir nefes verdim. Eğer dedikleri gibiyse, Dylan cidden bana geri dönmek istiyordu. Dudaklarım kıvrıldı. Cebimden beyaz toz paketini çıkartırken kendi kendime gülümsedim.

Belki de hayali cidden ben olabilirdim.

***

Orospu çocuğu beni delirtiyordu çünkü uçaktan indiğimizden beri bana ne kadar arkadaş olabileceksek o kadar arkadaşça davranıyordu. Sikerdim böyle hayali.

Sertçe bavulumu taksinin arkasına sıkıştırmaya çalıştım tekrar. "Hay ben senin gibi..."

"Ban hallederim." diye Dylan elini uzatmıştı ki sertçe tekrar bastırdım ve valiz oturdu bu sefer. Ardından sinirle Dylan'a döndüm.

"Siktir git." Dudakları şokla aralandı ama bir şey demedi, dudaklarını birbirine bastırdı sadece. Gözlerimi devirerek taksiye bindim ve kapattım kapıyı. Dylan da öne bindi ve Fransızca bir şeyler söylediğinde harekete geçtik.

Evin önüne geldiğimizde valizimi almak istedi ama onu takmadan valizi çekip çıkardım ve kapıya yürümeye başladım. Askerlik arkadaşıydım sanki şerefsizin, tavırlarının bundan farkı yoktu.

Homurdanarak kapıyı açtığında eve girdim ve direkt merdivenlere yöneldim. "Yardım etseydim kalacağın odayı bulman için!" diye bağırdı arkamdan.

"Ben hallederim." Bavulumu bir basamak daha çıkarttığımda belimin arkasına saplanan ağrı ile elimden düştü birden. Dişlerimi sıkarken elimi belime bastırdım ve eğilmemi engelleyemedim. Koşma sesi kulağımı doldururken Dylan kolumdan tuttu.

"Dur, otur. Tamam." Basamaklara oturup dişlerimi sıkarak başımı eğdim. "Buran mı ağrıyor?" Elini belimin sıktığım yerine götürdüğünde başımı salladım. Ağrı yavaş yavaş geçmeye başlamıştı.

"Orlando ambulansı ar..."

"Aramasın, geçiyor." Başımı dayanak bulmak için omzuna yasladığımda kolunu etrafıma sardı endişeyle.

"İlaçlarını aldın mı?" Olumsuz anlamda başımı salladığımda Harden eğilip bavulumu açtı ve ilaçları çıkarttı hızla. Dylan'a verdiğinde başımı omzundan çektim.

Saate bakıp doğru ilacı seçtiğinde dudaklarım kıvrıldı istemsizce. Hangi saatte hangi ilacı alacağımı bile biliyordu. Suyu açıp hapı bana uzattığında hapı alıp su yardımı ile içtim.

"Streslendin mi?" Gözlerine baktım suyun kapağını kapatırken. "Benim yüzümden mi?" diye sordu. Dudaklarımı araladım ama bir şey diyemedim. Tekrar ayağa kalkmaya çalıştığımda kolumdan tuttu. "Yardım edeyim."

"Geçti zaten." Ayağa kalktım yavaşça. Bavulumdan tuttum ve yukarı çıkartmaya başladım hafif bir ağrı ile. Arkamdan geldi yine de.

Odalardan birine girdiğimde direkt yatağa uzandım kapıyı görecek şekilde. O da valizime yönelirken eşyalarımı çıkartmaya başladı. "Benimle ilgilenme." dediğimde hafif bana döndü başı.

"Sen benim misafirimsin. Harden'a nasıl davranıyorsam, sana da öyle davranıyorum."

"Harden'ın eşyalarını da mı yerleştiriyorsun?" diye sorduğumda gülümsedi.

"Düzelteyim, sen benim hasta misafirimsin." Bir şey demedim bu sefer. Eşyalarımı dolaba yerleştirmesini izlemeye başladım. Benim bildiğim Dylan ben Fransa topraklarına adım attığım dakika tekrar sevgili olmamız için beni sıkıştırmaya başlardı. Oysa bir kere imasını bile yapmamıştı.

"Dylan." dediğimde beni dinlediğini gösterircesine tişörtlerimi dolaba yerleştirirken bana baktı. "O gün havalimanında bana ne diyecektin?" Elleri durdu bir an. Ardından gülümsedi.

"Unuttum."

Başımı salladım. Unutmadığını biliyordum.

"Beni de mi unuttun?" diye dayanamayıp sorduğumda kalakaldı bu sefer. Gözlerini yere dikti.

"Sen de beni unutmadın mı zaten?" diyip gözlerime baktığında bu sefer ben ondan uzağa diktim gözlerimi. "Bir kere bile açmadın aramalarımı. Hiçbir mesajıma bakmadın."

"Çünkü ben..."

"Şuan cidden bunu konuşmak istemiyorum." Başımı salladım. Bana yaklaşıp yatağımın kenarına oturdu. "Sadece, neredeyse tüm takım burada. Sen burdasın. Bunun tadını çıkartmak istiyorum. Hem belki..." Durdu.

"Hem belki ne?" diye sordum hemen. Gülümsedi.

"Belki de burada, biraz daha iyi oluruz. Sen ve ben. Değil mi?" Başımı salladım yavaşça. Bana yaklaşmaya başladı. Dudaklarımdan öpecek diye gözlerimi kapattığımda yanağımdan öpmesiyle şokla gözlerimi açtım. Güldü.

"Gerizekalı." diyip başını ittiğimde kahkaha atmaya başladı, dalga geçmişti benimle resmen. "Siktir git odamdan." dedim dişlerimi sıkarak. Öyle mi, dercesine kaşını kaldırdı bana.

"Ev benim, istediğim yerde dururum."

"İyi ben giderim o zaman." diyip yataktan kalkmaya çalıştım ama bileklerimden tutarak yatağa yatırdı beni. Üstüme çıktığında gözlerine baktım. Dizini bacaklarımın arasına koydu. Aklıma gelenle gözlerine arzu dolu bakmaya başladım. Kendimi dizine sürttüğümde kahveleri koyulaştı.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında karşılık vermeye başladım hızla. Kollarımı boynuna doladığımda dilini sızdırdı ağzımın içine. Bacağımı tutup açarken kendini bana bastırdı.

Birden onu altıma aldığımda elleri tişörtüme gitmesiyle durdum. Ayırdım dudaklarımızı ve genişçe sırıttım yanına uzanırken. "Şimdi siktir git odamdan." Gözlerim alt tarafına kaydığında dudaklarımı büzdüm. "Tuvalette kendini hallet." Şokla gözlerime baksa da sinirle ayağa kalktı.

"Ödeteceğim bunu sana." Gözlerimi kapatıp aynen dercesine ona elimi salladım. Adım sesleri tekrar yaklaştı ve üstümü örttü. "Hasta olacaksın sonra yine geri zekalı." Hem sinirlenip hem kıyamamasına güldüğümde homurdandı. "Mal." diyip çıktı odadan.

Gülmeye devam ederken örtüye iyicene sarındım ve uykuya bıraktım kendimi.













Nasiii

Yorum ve vote atmayı unutmayın aşklarım.

Sonra görüşürüz!

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now