"Ben istiyorum." dedi. Bu sefer ciddi olduğumu anlamış olmalı ki üzgün duruyordu. Elimden tuttu bu sefer. Kendine çekti beni. "Benimle gel. Yalvarıyorum sana." Gözlerimi kırpıştırdım. İmkansız şeylerden bahsediyordu.

"Seninle gelmek mi?" Gözlerine baktım. "İyi bir baban var. Bizi o gün orada öyle görmesine rağmen, sana bir saat verip evden gidecek kadar hoş görülü. Benim babam görse ne yapardı, biliyor musun?" Güldüm, başımı iki yanıma salladım. "Muhtemelen evden kovardı. Güzel bir öfke nöbetinden sonra. Bile bile, bir şeylerin farkında olduğu halde beni seninle gönderir mi Dylan?" Dolu gözleri ile gözlerime baktı.

"Ayrılmak istemiyorum." Çenemden tutup dudaklarımdan öptü. "Seni çok seviyorum. Lütfen."

"Ben de seni çok seviyorum." Geriye adımladığımda eli çenemden kaydı, düştü yavaşça. "Ama bu ikimiz için de daha iyi olacak." Sonradan ayrılık acısı çekmek istemiyordum. Bana olan aşkının benden uzaktayken bitmesini izlemek istemiyordum. Gülümsedim tekrar. "Hayallerinin peşinden koş Dylan. Mutlu olacaksın, biliyorum." Bir şey demedi. Dolu gözlerini benden kaçırdığında ona arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

"Böyle daha iyi olacak, değil mi?" diye fısıldadım kendi kendime. Böyle daha iyi olacaksa bu acı neyin nesiydi? Canım çok yanıyordu.

Gözlerimi yere indirdim ve boş sokakta aklımdan çıkaramadığım düşünceler ve kalbimdeki büyük ağrı ile eve yürümeye devam ettim.

***

Birazdan uçağı kalkacaktı.

Koltukta uzanıyordum ve annem de dizindeki saçlarımı okşuyordu. Neden mutsuz olduğumu bildiği için sessizdi. Ben de öylece yağmur yapacağı için kararmış havaya bakıyordum bahçe camından. Hayatımda ilk kez bu kadar üzgün ve umutsuzdum.

"Gitmeyecek misin?" diye sorduğunda gözlerim tekrar dolarken olumsuz anlamda başımı salladım. Dylan tüm düzenimi alt üst etmişti. Ondan önce her şeye bu kadar duygusal yaklaşmazdım. Sınırım vardı. Her şeyimi yıkıp geçmişti.

"Biliyorum, canın acıyor." diye fısıldadı saçlarımı okşamaya devam ederken. "Çok güzeldiniz, belki de bu kötülük dolu dünyadan geriye kalan güzel şeylerden birisi de size aitti. Ama bazen, bitmesi gerekiyor." Başımı salladım.

"Aşk bitiyor mu yani?"

"Hayır." dedi elimi öperken. "Başka bir şeye dönüşüyor. Mesela geriye baktığında, seni mutlu edecek birkaç anıya." Saçlarımı okşamaya devam etti ardından. "Bir şey sana onu anımsattığında, dudaklarında oluşan ufak bir tebessüme dönüşüyor." Başımı salladım.

"Yani ne yapmalıyım?"

"Sana hemen unut diyemem. Ama mutlu olmak için, canın acısa da unutmak zorundasın. İlk aşkındı belki ama son olmamalı." Saçlarımdan öptü. "Tamam mı?" Başımı salladım.

"Tamam." Saate baktım ardından tekrar. Yarım saat vardı.

Ayağa kalktım yüzümü kurulayıp. Merdivenlerden inen abime döndüm, hastaneden yeni gelmişti. Ona baktığımda kaşları kalktı ve derin bir nefes aldı. "Bugün üç ameliyata girdim." Kaşlarım çatıldı.

"Araba kullanmayı öğretseydin o zaman." derin bir nefes alırken başını salladı.

"Tamam, geç hadi baş belası." Genişçe sırıtarak üstüme kapşonlumu aldım ve çıktım evden. Arabaya bindim ve nereye gideceğimizi söylediğimde hareket etmeye başladık.

Havalimanının içine girdiğimde oldukça heyecanlıydım. Uçağı yarım saat sonra kalkacaktı, gözlerim bizimkileri aramaya başladı. Buldum da. Dylan hepsi ile vedalaşıyordu ve yüzü mutsuzluk doluydu. Benimki gibi.

Ona doğru yürümeye başladım. Gözleri kızarmış ve saçları dağılmıştı. Hayallerini kurduğu şehire gidiyordu ama hiç mutlu durmuyordu. Ona biraz daha yaklaştığında beni gördü. Diğerleri ve ailesi de bana dönerken durdum. Birbirimize baktık bir süre.

Abim bizden uzakta sandalyelere oturduğunda oraya kaydı bir an Dylan'ın bakışları. Ardından tekrar bana odaklandı. "Gelmeyeceksin sanmıştım." Harden'a gelmeyeceğim demiştim.

"Geldim." dedim ne diyeceğimi bilemezcesine. Ellerimi kot pantolonuma sürttüm. Herkes bizi izliyordu. Ona yaklaştım biraz daha.

Kollarımı boynuna doladığımda başını omzuma gömerek bana sarıldı sıkıca. Kollarını belime sardı. Birkaç dakika böyle durduk, ikimiz de bu huzurlu ve son anımızın tadını çıkardık. Ardından başımı çektim omzundan yavaşça. Gülümseyerek dibimdeki gözlerine baktım.

"Hoşçakal." dediğimde dolu gözleriyle bana baktı. Yanağından öptüm gözlerimi kapatarak. Ardından kollarımı boynundan çektim, arkamı döndüm ve benim de dolmaya başlayan gözlerimle havalimanının çıkışına yürümeye başladım. Daha iyi hissedeceğimi düşünmüştüm ama hiç daha iyi falan hissetmemiştim.

Abim kolunu omzuma dolayıp beni göğsüne çektiğinde yüzümü göğsüne gizleyerek yürümeye devam ettim. "Thomas!" diye birden sesi geldiğinde durduk. Ona döndüm ıslak gözlerimle.

Bana baktı bir süre. Bir şey demek istiyor gibiydi, ben de bekledim. Ama demedi, konuşmadı ve hiçbir kelime dökülmedi dudaklarından. Söyleyeceği şeyleri yuttu, sadece, "Hoşçakal." diyebildi. Gözlerine bakmaya devam ettim. Bana arkasını döndü ve yavaş adımlarla uzaklaşmaya başladı.

Ardından valizlerini aldı, herkese son kez el sallayıp bana bakarken valizleriyle gözden kayboldu. İçimden yük falan kalkmamıştı. Hâlâ bok gibiydim.

Ve onu şimdiden çok özlemiştim.















Üni sınavıma yedi gün kaldı hay aq

Yorum ve vote atmayı unutmayın, bir süre görüşemeyebiliriz.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now