♜ RESİTAL 29 ♜

116K 10.2K 5.1K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

🎨

BRONZ

Karanlık hisler, yalnızca karanlık ruhlarda olurdu.

İnsanlar Ay'a benzer, der Mark Twain. Kimseye göstermedikleri karanlık bir yüzleri muhakkak vardır. Ben başlangıçta karanlık bir ruhtum. İçimdeki karanlık, ruhumu yavaş yavaş yok ettiğinden beri artık tamamen karanlıktan ibarettim.

Avucumun arasındaki kor kızılı kana rağmen simsiyahtım ve içimdeki renge karşın farklı bir renk seçmiştim.

Ben Bronz'dum ve kanın sindiği bu gecede benim kim olduğumu unutan herkes, neyin ne olduğunu bir kere daha hatırlayacaktı.

Bugün yaşananların sorumlusu olan herkes, olmayan merhametimden nasibini alacaktı.

Ortamdaki barut kokusu keskindi. Ona eşlik eden bir sigara dumanı vardı. Kaçıncı sigaram olduğunu bilmiyordum. "Nasıl?!" dedim elimi masaya vururken. "Nasıl böyle bir şey gerçekleşir? Buna kim, nasıl cesaret eder!"

Diğerleri ip gibi dizilmiş, nefes dahi almıyorlardı. Bir zamanlar insanlar beni görmezden gelirdi. Gözlerinin önünde olsam da varlığım pek umurlarında olmazdı. Bu, zamanında bende büyük bir yara bırakmıştı ve işte o zamanlarda kendime ettiğim bir yemin vardı. Adımı duyunca bile herkes benden korkmalıydı. Artık öyleydim. Beni görmelerine gerek bile yoktu.

Kapı açıldığında içeriye Zorlu ve beraberinde iki adam girdi. Zorlu onları enselerinden tutarken ayakucuma doğru fırlattı. Adamlar kafalarını dahi kaldırmadan direkt olarak ayağıma kapandı. Esmer olan, "Bay B," dedi. "Sizin karşınıza çıkmak büyük bir şeref."

"Şeref şeref," dedim kelimelerin üstüne basa basa. "Buraya neden geldiğinizi biliyor musunuz?"

Takım elbiseme dokunan ellerinden rahatsızlık duyup bir adım geriye çekildim. Dudağımdaki sigarayı yere atıp ayağımın ucuyla ezdim. "Hayır, efendim," dedi sarışın adam. "Bilmek isteriz. Sizin yüzünüzü daha önce hiç görmedik."

Viran'ın eline eldivenlerini geçirdiğini gördüğümde elimi kaldırarak onu durdurdum.

Herkesin canını yalnızca ben alacaktım.

"Ayağa kalkın," diye emrettim tok bir sesle. "Yüz yüze tanışalım, beyler."

İkisi de yerden kalktığında üstlerindeki takım elbiseyi düzelttiler. Yavaşça bakışlarını kaldırıp yüzüme baktıklarında seslice yutkundular. Yüzümü görmeleriyle hareleri irileşmişti.

"Bana Bronz derler," dedim yavaşça. "Sizi de buraya neden çağırdığımı merak ediyorsunuzdur."

"Evet, efendim."

"Bugün evime davetsiz bir misafir geldi. Sizden bana herhangi bir bilgi gelmedi. Maruzatınız nedir, beyler?" diye sorduğumda birbirlerine doğru döndüler.

Bakışmayı ilk kesen esmer adam olurken, "Evinize biri mi girdi?" diye sorduğunda yüzünde korku belirdi.

"Evime," dedim sakin kalmaya çalışırken. "Biri. Girdi." Elimdeki silahın emniyetini kapattım. "Siz ne işe yarıyorsunuz? Evime elini kolunu sallayarak biri giriyor, siz de uyuyor musunuz lan?!"

"Efendim," dedi yükselen göğüs kafesiyle. "Vardiya değişimi sırasında gözden kaçmış ola—"

Tetiğe bastım. Kurşun tam alnının ortasından yarık açarken kaskatı kesilen bedeniyle çok geçmeden yeri boyladı.

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin