♖ RESİTAL 3 ♖

280K 18.3K 38.1K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

Takvim yaprakları 1996 yılının haziran ayını gösterirken Alatav malikanesinde vakit, cehennem kuyusuna atılmış akrebin ıstırap dolu çığlıklarını işaret ediyordu.

Yeni dünya düzeninde söz hakkına sahip ailelerin bulunduğu büyük Arkana toplantısında yeni vârise karar verildiğinden beri Alatav ailesinde durumlar hiç de iyiye gitmemişti. Akşam saatlerinde sevgisizliğin mesken edindiği yemek masası her zamanki gibi ziyafetle donatılmıştı. Üç kişilik çekirdek aile, dışarıdan her ne kadar mükemmel bir portre çiziyor olsa da içerisi kıyameti aratmıyordu.

Sessizlik, uğursuz bir karanlık gibi masayı sarmışken aile fertleri yemeğe odaklanmıştı. Tania Vanizan, burnuna dolan çiğ etin kokusundan dolayı kusmamak için büyük çaba gösteriyordu. İyi şeyler düşünüp mide bulantısını giderebilmek adına yanında ki oğluna doğru döndü. Oğlunu çok seviyordu, yaşadığı talihsiz kazadan sonra sevgisi daha çok artmıştı. Haris'in şahininki kadar keskin olan bakışları, karısının tabağını eş zamanlı olarak kesiyor, içinden neden yemeğini yemiyor diye düşünüyordu.

Masanın diğer ucunda ise Tania'nın annesi Rozalia Vanizan vardı. Uzun yoldan gelmişti, biricik kızı ve damadının ondan sakladığı gerçekten dolayı ateş püskürmeye hazırdı. "Üzüldüğümü bilmenizi istiyorum," dedi Rozalia. Sesinden kırık harfler damladı. "Benden gizlemeniz beni şok etti. Kıyamet diye adlandırdığınız haberi bizimle ne zaman paylaşacaktınız Bay ve Bayan Alatav?"

Tania dilinin arasında, "Anne," diye mırıldanıp araya girdi. Elindeki çatal ve bıçağı bıkkınlıkla masaya bıraktı. "Oğlumun henüz bir şeyden haberi yok, yanında konuşmasak daha iyi olacak. Yemekten sonra detaylıca konuşuruz."

Oğlan tabağından kafasını kaldırıp hızlıca annesine döndü. "Neyden haberim yok?" diyerek merakla baktı. "Benden ne gizliyorsunuz? Kıyamet diye adlandırdığınız haber de ne?"

Rozalia kahkaha attığında bütün bakışları üstünde hissetti. "Ne zaman haberi olacak bu kıyametten?" dedi. Sesi dalga geçer gibi çıkıyordu. "Oğlun, onu okula yazdırdığın zaman mı öğrenecek?"

Tania, her şeyden habersiz bakan oğlunun yüzünü kendine çevirdi ve sıcak avuçlarının arasına alıp yavaşça sıktı. "Kıyamet dediğimiz olay önemli bir şey değil. Babanın işleri işte. Düşmanlarımız bugünlerde masamıza kadar geldi," derken Tania bakışlarını annesine doğru çevirdi.

Küçük oğlan bilmiş bir edayla, "Haberim var. Babamı bugün bağırırken duydum," dedi. Konuşmasıyla salondaki herkesin dikkatini çekmişti. "Duyduğuma göre Vladislav ailesi rahat durmuyormuş. Babam, kuçu kuçular deyip durdu. Mikhail olan bitene büyük bir savaşın habercisi demişti." Mikhail, Haris'in sağ koluydu. "Babama onun canını sıkanları ortadan kaldırması için bir yol söylemek istedim ama beni dinlemedi. Sanırım beni eskisi kadar sevmiyor," dedi. Dudaklarının aşağıya doğru kıvrılması Haris'in dikkatini çekti.

Tania, oğlundan kaçırdığı gözleriyle kocasına doğru döndü. Ona konuşması için işaret ederken Haris hızlıca dudaklarını araladı. Kelimelerin üstüne basa basa, "Seni her şeyden çok sevdiğimi biliyorsun oğlum," dedi. "Bugün yorucu bir gündü. Seni geçiştirmek istememiştim. Şimdi söyle bakalım, nasıl bir yol izlemem gerekiyormuş?"

Babasının söyledikleri oğlanın gülümsemesine neden oldu. Tekerlekli sandalyeye mahkûm kaldığından beri kendini her anlamda yetersiz hissediyordu. "Bir toplantı düzenle, hepsini odaya doldur ve ilk çıkanın yaşayacağını söyle. Ama sakın kapıyı açan ilk kişinin hepsini patlatacağını söyleme. Değil Vladislavlar, kimse karşında duramaz baba," dedi.

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin