"Bana bir kez olsun, yanımda kal demedin!" diye bağırdı yüzünü dibime sokarken. "Bir kez olsun, gitme demedin!"

"Anlamak zor değildi!" İttim onu öfkeyle. "Siktiğimin beynine bunu anlatmam için konquşmam gerekmiyordu!"

"Biliyor musun?" Parmağını göğsüme bastırdı sertçe, itti beni. "Yanımda kal diyemeyecek kadar korkaksın, o yüzden benim de gitmeme izin verdin. Kal deseydin, kalırdım."

"Hayallerine engel olmak istemedim!"

"Senin hayallerine engel ne?!"

"Benim yanında normal davrandığım tek kişi sendin!" diye bağırdım kendimi yırtarcasına. "Ne biliyorsun sen benim yaşadıklarım hakkında? Babam bizi anlamasın diye Elliot'un ablasını sevgilim olarak tanıttım ben. Evde olduğum her akşam yemeğinde, babamın gözlerimin içine baka baka, eşcinselliğin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmasını dinledim. Ne zannediyordun? Yanında mutlu olduğum tek kişi sendin ve sen artık yoktun. Kimse beni tanımıyordu, kimse beni anlamıyordu artık." Yüzü yumuşadı yavaşça.

"Bir haftada bağımlı olamazsın." Güldüm.

"Bir hafta mı? Sadece bir hafta mı zannediyorsun?" Gözlerine baktım ardından. "Ne güzel değil mi Dylan? Güzel bir erkek arkadaşın var, yakın arkadaşların biliyor. Belki de daha fazlası, mutlusun. Baban hiçbir zaman seni yargılamadı, bir geleceğin var. Benimle kurduğun hayallerin var. Peki ben?" Bir şey demedi.

"Orası benim cehennemim Dylan. Evim benim cehennemim." Omzumu silktim. "Çünkü ben hiçbir zaman seni gerçekten babama tanıtamayacağım. Hiçbir zaman dışarıda el ele tutuşamayacağız, seni öpemeyeceğim çünkü korkuyorum. Ama sen bu duyguyu hiç yaşamadın. Seninle olduğum her dakika acaba babam anlayacak mı diye korkuyorum, bu korku ile yaşamak ne demek bilmiyorsun. Babam öğrenirse benim bir geleceğim kalmayacak Dylan." Güldüm. "Zaten var gibi durmuyor."

"Öyle konuşma." dedi Orlando.

Dolaba gittim Dylan'ın yanından geçip. Kolumla göz yaşlarımı sildim ve Dylan'ın dağıttığı yerden uzun kollu bir şey aramaya başladım. Parmaklarım küçük ve dolu poşete çarptığında durdu elim.

Birisini bulamamış mıydı?

Kimseye çaktırmadan avcuma almıştım ki Dylan kolumdan tuttuğu gibi kendine çevirdi beni. "Ver şunu bana." Dişlerimi sıktım.

"Cehenneme git." Sakin kalmaya çalışır gibi gözlerini kapattığında kollarından çıkmaya çalıştım ama izin vermedi.

"Ver dedim." Tekrar gözlerini açtı. Öfke tüm vücudumu ele geçirdi, engel olamıyordum.

"Siktir git, ağla yatak odanda orospu çocu..." Yüzüme tokadı indiğinde afallayarak kolundan tutundum ama engelleyemedim, paket elimden düştü.

"Harden lavaboya dök şunları." Kolumdan tutup yatağa götürmeye başladı beni.

"Bana dokunma!" Zorla yatağa oturtup Orlando'ya döndü. Onu itmeye çalıştığımda gücünü verdi üstüme.

"Çıkart herkesi, kilitle kapıyı da." Harden dışında herkes odadan çıkarken üçümüz kaldık. Orlando arkamızdan kapıyı kilitlediğinde üstümden çekildi. Telefonu çıkartıp kulağına götürdü ve birini aramaya başladı.

Küfrederek ayağa kalktım ve kapıya gidip tekmemi geçirdim. "Orlando kapıyı aç!" Titreyen ellerimle vurdum kapıya. "Orlando!" Dişlerimi sıktım, yüzüm buruştu. Çok kötü hissediyordum.

"Bay Tyler?" Babamın ismi ile şokla döndüm Dylan'a. Ciddi bir ifade ile telefonla konuşmaya devam etti. "Evet benim, Dylan. Annesi söylemişti Thomas'ın da Fransa'ya geldiğini, değil mi?" Korku tüm vücudumu ele geçirirken kapıyı zorladım.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now