Yanağında duran elimin üzerine elini koydu. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki elimi itecek diye korkuyordum ama benim tahminlerimin aksine elimi yavaşça sevdi.

"Çok mu istiyorsun benimle gelmeyi?"

"Çok istiyorum Jungkook tahmin edemeyeceğin kadar çok... "

"Tamam, peki."

"Gerçekten mi?"

"Evet gerçekten."

Ellerimi hızla boynuna sardım ve sımsıkı sarıldım.

"Teşekkür ederim Jungkook teşekkür ederim."

Ellerini belimde hissettiğim an zorla tuttuğum göz yaşım firar etti. Fakat ağladığımı görsün istemiyordum. Bu yüzden daha da gömdüm yüzümü boynuna.

"Tae..."

"Efendim?"

"Senden tek bir şey istiyorum."

"Ne istersen..."

"Lütfen neyin ne olduğunu sorma olur mu? En azından bir süre... Çünkü inan ben de hiçbir şey bilmiyorum."

Hala başımı kaldırmamıştım. Hızla onayladım onu.

"Söz. Söz hiçbir şey sormayacağım. Sen anlatana kadar hiçbir şey sormayacağım."

"Gidelim mi o zaman?"

"Gidelim."

Yüzümü yavaşça boynundan çektim. Önce kendi valizini aldı, sonra benim valizimi ve arabasına doğru ilerledik.

Rahat koltuğa iyice sindim ve onun binmesini bekledim.

"İstersen biraz uyu saat çok erken gideceğimiz yere biraz var."

Normalde bu saatlerde uykuya daldığım için gözlerim zaten kapanmamak için üstün bir çaba harcıyordu.

Söylediklerine itiraz etmeden başımı salladım ve gözlerimi kapadım. Onun yanında olmanın verdiği huzurla uyumak çok farklı hissettiriyordu.

***
Gözümü araladığımda ilk işim hemen yanımda olan Jungkook'a dönmek olmuştu.

Boş koltuğu görmemle birlikte hızla doğruldum ve etrafıma bakındım. Benzinlikteydik, elinde poşetle arabaya doğru yaklaşan Jungkook'u görmemle biraz olsun rahatlamıştım.

Her an beni bırakıp gidecekmiş hissiyatı peşimi bırakmıyordu. Arabaya bindikten sonra gülümseyerek bana baktı. Kucağıma bıraktığı poşete baktım.

"Acıkmışsındır diye düşündüm. Gerçi pek bir şey yemiyorsun ama yemen gerekiyor."

Başımı iki yana salladım. Onun dediklerinin aksine acıkmıştım. En son kahvaltıyla duruyordum çünkü.

"Hiçte bile çok acıktım. Sen de acıktın mı?"

Başıyla beni onaylarken bir yandan da arabayı çalıştırmıştı. Onda alışkın olmadığım bir şekilde gülümsüyordu. Sanırım biraz olsun alışıyordu bana. Hızla poşette duran paket sandviçleri çıkardım ve açtım, birini ona doğru uzattım. Elimden almak yerine uzanıp ısırdığında gülümsemem yüzüme iyice yayılmıştı.

PassionApp | taekook Where stories live. Discover now