"Hyunjin'e sürpriz yapmaya gideceğimm."

Daewon ile birlikte ardından Kwangsu geldiğinde, Felix gözlerini kısarak gülümseyip onlara bakmıştı.

"Gidelimm!"

"Eh? Peki efendim.."

"Hayırdır? Nereye?"

Felix'in ardından yürümek üzere olan Daewon'un kolundan tutup kendine çekmiş ve duraksatmıştı.

"Felix bey Hyunjin bey'e sürpriz yapacakmış."

"Ben giderim, sen kal burada."

Daewon omuz silkip ona yol vermiş, Kwangsu ise Felix'in ardından gitmişti. Daewon ise şüphelenmiş şekilde Kwangsu'nun arkasından bakmıştı.

"Efendim, ben Hyunjin bey'e haber vereyim."

"Of Kwangsu hyung!! Sen her şeyi haber veriyorsun! Daewon hyung gelsin benimle!!"

Kwangsu Felix'in bu tatlı inatkarlığına gülümseyip arabanın kapısını açmış ve Felix'e yol vermişti. Felix ise hemen arabaya girip Kwangsu'nun da sürücü koltuğuna geçmesini beklemişti. Kwangsu sürücü koltuğuna geçtiği zaman ise arabayı çalıştırmıştı.

Felix heyecanlı şekilde arabadan dışarıyı izlerken, aklından sadece Hyunjin'i görmek geçiyordu. Hyunjin'e sürpriz yapmayı bekliyordu.

"Efendim, geldik."

Duyduğu gibi Felix sürpriz fikirlerinden ayrılıp arabanın kapısını açmıştı. Koruma ise arabadan inip Felix'e eşlik etmişti.

"Hyunjin meşgul değil di mi, hyung??"

Koruma hayır anlamında kafasını sallayıp, tebessüm etmişti Felix'in bu tatlılığına.

"Değil ama, sizin başınıza bir şey gelmesin efendim?"

"Gelmez ki, Hyunjin oradayken bana bir şey olmaz. Kocama güveniyorum ben!!"

Kwangsu gülümsemeye devam ederken, şirketin kapısını açarak Felix'e yol vermişti. Felix içeri girdikten sonra ise güvenliğe gülümseyemişti, koruma.

"Hyung-nim, yeni şirketin yerleri çok karışık. Hyunjin'in odası neredeydi?"

"Tam olarak burada."

Diyerek girişin hemen önünde ki kapıyı açmıştı, Kwangsu. Felix ise kaşlarını kaldırarak bakmıştı.

"Girişte mi?"

Mırıldanarak içeri yavaşça girip Hyunjin'e bakınmıştı. Oda da yoktu ama, odanın Hyunjin'in odası olduğu biliniyordu. Biblolar, siyah gri dekoratif eşyalar doluydu içeride.

"Ee, nerede Hyunjin??"

"Sizin bekleme odanıza gitmişti düzenlemeler yapmak için. Şimdi gelir, efendim."

Felix hızlıca kafa sallayıp koltuğa oturmuştu. Felix'in şirkette ki odası tam olarak bitmemişti. Hâlâ düzenlemeler devam ediyordu.

"Kahve falan ister misiniz, efendim."

Kwangsu çıktıktan hemen sonra bir kız girdiğinde içeri, Felix hemen kapıya dönmüştü. Kız Felix'e sıcak gülümseme ile bakıyordu. Ama kahve bebek için sağlıksızdı.

"Şey.. Iı.. Portakal suyu falan var mı??"

"Maalesef. Ama kahvemiz var."

"Bu da tutturdu kahve, kahve diye."

Felix mırıldanarak göz devirmişti kıza. Kız ise anlamadığı için kafasını sallamıştı.

"Anlamadım, efendim?"

"Su getirseniz iyi olur diyordum."

Kız yine tatlı şekilde gülümseyip kafa sallamış ve çıkmıştı odadan. Felix ise odayı izlemeye devam etmişti. Çok şıktı. Tam Hyunjin'e göreydi.

"Soğukmuş oda. Bebeğim üşüdün mü?"

Kendi kendine gülümseyip karnına eğilmiş, ve hafifçe ovalamıştı karnını. Anında ise elini koyarak ovaladığı yer hareketlenmişti; sanki onu duyuyormuş gibi.

"Yanımda da bir şey getirmedim ki."

Diyerek kısa kollu, uzun, giyindiği tişörtüne bakmıştı. Eski ofisleri hep sıcak olduğu için, kısa kollu giyinmişti. Yeni ofis olduğunu unutup, soğuk olacağını düşünmemişti. Ama Hyunjin'in odası soğuktu.

"Felix?"

Kapı açıldığı gibi, Felix duyduğu sesle hemen ayağa fırlamıştı. Hyunjin'e bakarak gülümsemeye başlamıştı.

"Bebeğim, neden önceden haber vermedin? Ofisimiz soğuk oluyor."

Hyunjin hemen Felix'in yanına gelip kollarına bakmıştı. Kısa kollu giyinmişti.

"Sizin ofis sıcak olur diye düşünmüştüm."

Büyük beden iç çekerek kafasını iki tarafa sallamış, ve ceketini üzerinden çıkarmıştı. Yavaş ve narin şekilde Felix'in üzerine geçirirken, Felix öylece onu izliyordu. Hyunjin cidden onu çok önemsiyordu.

"Sürpriz yapacaktım, mutlu ol diye. Ama mutlu olmadın."

"Çünkü ofis çok soğuk hayatım, yoksa çok sevindim gelmene."

Diyerek iki eliyle Felix'in yanaklarını sıkmıştı. Felix ise hafifçe gülümseyerek koltuğa geri oturmuştu. Hyunjin'in kokusu cekete sinmişti diye cekete sıkı sıkı sarılıyordu. Kokuyu içine çekip gözlerini kapatmışken, Hyunjin'i duyar duymaz açmıştı gözlerini.

"Bebek üşümedi, değil mi?"

"Şey biraz üşüdü. Ama sen ceketini verince hemen ısındı."

Gözlerini kısarak gülümseyip eliyle karnını okşamıştı. Hyunjin ise yanına gelip, önünde eğilerek ellerini tutmuştu.

"Artık gelirken ofisin soğuk olacağını aklından çıkarma, ve bana haber ver. Olur mu?"

"Hmhm. Sen ne dersen o, hayatım!"

Alayla göz kırpmıştı, Felix ve Hyunjin'in yanağından öpmüştü. Hyunjin ise bu şirin haline dayanamamıştı onun. Yanağını sıkmıştı.

"Hazır kimse yokken, birazcık öpsem mi seni?"

"Hii!! Ya kimse odaya girerse??"

Büyük beden gülümseyip dudağından öpmüştü.

"Kapıyı kilitleriz."

"I-ı olmaz. Hem sonra çocukta görecek. Ayıp, gözlerini kapasın."

Eliyle karnını tutup yüzünü diğer tarafa çevirmişti, trip atıyormuş gibi. Hyunjin ise bir şey demeden kendi koltuğuna ilerlemişti.

"Peki o zaman. Minsoo şirketteydi bugün, seni görmek istemiş ama seni korkutur diye kendi-kendine endişelenmiş."

"Yoo!! Ben sadece onun eşyalarından korkuyorum bi kere, ama kendisi çok tatlı birisi!"

Felix alt dudağını ısırarak omuz silkmişti.

Penumbra (Pyrrhic 2) / Hyunlix  ✔Kde žijí příběhy. Začni objevovat