2. Bölüm •

5.6K 210 37
                                    

Dr. Moon kemik gözlüğünü burnundan yukarı doğru itti. Kahve fincanını elinde çevirdikten sonra altın sarısı saçları olan kızı incelemeye devam etti, çok uzun zamandır yaptığı gibi.

Normal hayatta dikkatini bile çekmeyecek olan bu kız, fotoğraflardakinden bile daha parlak altın sarısı saçlara sahipti. Zayıf vücudu, ne kadar sağlıksız olduğunu anlamak için yeterliydi. Saçları ne kadar güzel ve parlaksa, yüzü de o kadar solgun; yeşil gözleri ifadesiz ve bilgiliydi. Bakışları, hayatın ne kadar acımasız olduğunu biliyor ve bilgeliğini dışarı yansıtıyordu.

Yanındaki iki arkadaşıyla beraber ilkbaharın gelişiyle yeşermiş çimlere oturmuş, gülüşen insanlarla dolu bir parkta sohbet ediyordu. Dışarıdan onları izleyen bir insan için, yanındaki gençlere nazaran gözlerindeki ifadesizlik oldukça anlamsızdı.

Dr. Moon gözünü dahi kırpmadan kızın hareketlerini inceliyordu. Bu kız Omnia'yı bulmak için belki de tek ve en büyük şanslarıydı. Nerede olduğu kestirilemeyen, tahminlerince sıkça barınak değiştiren, gerçekten zeki ve ölümcül, herkesin kendi menfaati için en çok ihtiyacı olan Omnia'yı bulmak için tek şans. Bunun öneminin o da farkındaydı. Bu yüzden kızla ilgili günlerdir araştırma yapıyor, onu kesintisiz izliyordu. Bu büyük bir suçtu ama türünün kurallarını umursayacak değildi.

Kahvesinden tekrar bir yudum aldığı anda, kız ayağa kalktı ve üstünü silkeledi, çantasını eğilip yerden aldı. Okul çıkışı olduğu için içi kitaplarla doluydu.

Çantasını sırtına taktı ve çantanın altında kalan altın sarısı saçlarını basit bir hamleyle kurtardı. Yüzüne basit bir gülümseme yerleştirip arkadaşlarına el salladığında Dr. Moon da eliyle garsona bir işaret yaptı. Gitme vakti gelmişti.

Kız, Dr. Moon'un oturduğu kafenin karşısındaki parktan ayrıldığında o da hemen, para üstünü bile almadan hesabı ödedi ve kızın tersi yönünde, bir geçit kapısına doğru yola çıktı.

***

HEYOS, Meydan

Geçit kapısında yolculuk yapmak insanlar için doğaüstü canlılara göre daha uzun sürüyordu. Bu da yolculuk yaptıkları yerde bir geçit açıldığının ve onlara birilerinin geldiğinin fark edilmesini sağlıyordu. Fakat herhangi bir doğaüstü canlı için bu böyle değildi. Yolculukları belki de saliseler içinde gerçekleşiyor ve kimseye fark edilmeden boyut değiştirebiliyorlardı.

Dr. Moon yolcuğunu tamamladığında, karşısında tam da beklediği gibi iki kişi duruyordu. Bunlar Heyos'taki geçitlerden sorumlu iki kişi olmalılardı.

Heyos, asla önlemsiz durmazdı. Her sokakta ve geçitlerde en az iki koruyucu bulundurur, bu onurlu(!) göreve sahip kişiler bütün gün etrafı koloçan ederler ve herhangi bir durumda öldürmekten çekinmezlerdi. Halk arasında bu onura(!) sahip kişilere çok büyük saygı duyulduğu için genel olarak sorun çıkmazdı.

Sorun ortada apaçık belliydi. Heyos, önceden bu kadar koruyucuya hiçbir zaman ihtiyaç duymamıştı.

Şu ana kadar edindikleri en büyük iki düşmandı sorun. Bu düşmanlar, kan kusturacak kadar nefret ettikleri Heyos'a sık olmasa da gelirler; küçük mesajlar verdikten sonra ellerinini kollarını sallaya sallaya giderlerdi. Bir keresinde tüm geçit kapılarını kırmış, kendi geçit kapılarını açıp gitmişlerdi ve Heyos'ta da büyücü nüfusu oldukça az olduğu için bu sorun çok uzun bir süre sürmüş, Beatus bir hafta sonunda anca halledebilmişti. Bir keresinde Yasaklı Kütüphane'ye girip kopyası bulunmayan, en değerli kitapları çalmışlardı; başka bir gün ambarlarının bir kısmını takmışlardı. Ve bu liste, asla bitmezdi. Bu kadar büyük suçlar işlemelerine rağmen, yakalanamıyorlardı.

Gücün Ötesinde I | UYANIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin