1. Bölüm ☾•

11.1K 342 36
                                    


Karanlık. Soğuk. Tehlike. Öfke. Kan. Özet sadece buydu.

Ölüm ve korkuya birçok kez ev sahipliği etmiş, kan kokusunun asla çıkmadığı odadaki tek aydınlık; sallanıp duran bozuk ve güçsüz bir ampuldü. Değiştirmek hiç akıllarına gelmemişti. Durumdan rahatsız da değillerdi. Işık onların ne işine yarardı ki? Kalp gözlerini kapatmışken, gözler görse ne fark ederdi?

Onların kurtuluşu yoktu, kalpleri susmuştu. Sığınakları sadece birbirleriydi.

Hayat en acımasız oyunlarını onlara oynamış, doğa ana iki kişiyi daha kaybetmişti.

Canlılar, en çok da o şahıstan korkarlardı. Çünkü düşündüğü tek şeyin iyilik olduğu bir kızın sevgisini ve sevdiklerini çalıp yerine öfke ve nefreti bırakırsanız; sadece tek bir şey kazanırsınız; Ölüm.

O ise, tek bir şey kazanır; Cesaret.

Sadece kaybedecek bir şeyi olmayanlar, tam anlamıyla cesur ve yenilmezlerdir. Korkacak bir şeyleri yoktur çünkü yaptıkları sonuçlar onlara zarar veremeyecek kadar anlamsız ve gereksizdir gözlerinde.

En çok da onun gözünde.

"Oraya gidecek misin?"

Kız, opal süslemeleri olan parlak hançeri sert bir şekilde uzun ve eski olduğu için adeta dökülen masaya sapladıktan sonra, lacivert gözleriyle ona gülümseyerek bakan genci alayla süzdü.

"Son göreceği yüz benim yüzüm olmalı." Dudağında kalan kanı sildikten sonra, gülümsedi. Genç adam, yerinde dikleştikten sonra saatlerce incelediği kağıtları yavaşça masanın üstüne koydu ve ayağa kalktı.

"İkimizin yüzü olursa kombo yaparız, Heaven."

Gri gözleri, yerini kan kırmızısına bıraktıktan sonra uzun masanın etrafından sakince dolaşıp hançerin ve onun yanına gelmişti. Gözleri derin bir şekilde hissiz lacivert gözlerini süzdükten sonra hançere çevrildi. Süslemeler, garip bir resim yazısına benziyordu. Bunun lanetli bir hançer olduğunu anlamıştı.

"Üstünde büyü var, değil mi?" diye sordu usulca.

Heaven, elini heybetli omzuna koyduktan sonra, başını salladı.

"Bir kere saplandığında yüz bıçağın saplandığını hissettirecek kadar güçlü bir büyü. Dokununca bile can yakar Caleb, dikkat et."

Caleb, elini önüne düşen saçlarını attıktan sonra, meraklı eli hançere doğru uzanmıştı ki, Heaven bunu engelleyerek elini tuttu.

"Ben ciddiyim," dedi can alıcı gözlerine bakarken. "Dokunmanı tavsiye etmem."

Yavaşça tuttuğu eli bıraktı ve ellerini cebine sokarak umursamazca odanın içine göz attı. Bodrum katında bulunan, girildiğinde tek çıkanların ikisi olduğu bu odadaki rutubetli hava dışında dikkat çeken diğer şey, köşede onlara yalvarırcasına bakan siyah gözlerdi.
Heaven, bu olaya o kadar dalmıştı ki onun varlığını tamamiyle unutmuştu.

"Elçiyi öldürmekten vaz mı geçtin?" diyerek konuyu değiştirdi Heaven, derin bir şekilde hançeri inceleyen Caleb'a dönerek.

Caleb kırmızı gözlerini opalin güzelliğinden siyah gözlerin sahibi olan zavallı adama çevirmişti. Bu onun da aklından çıkmıştı. Bir süre sustu ve neden hayatta olduğu düşüncesiyle kendini sorguladı.

Sonunda "Sadece kanı ziyafet çekemeyeceğim kadar bayattı. Biliyorsun, kanı güzel olmayan insanlarla uğraşmam. Özellikle de erkekse," dedi sırıtarak. "Kızların kanı güzel değilse başka yerlerini tercih edebiliyorum en azından."

Gücün Ötesinde I | UYANIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin