Deniz bir süre yine sesini çıkarmadı ve sessizce elindeki yarısına kadar kırmızı şarapla dolu olan kadehini izledi. Yanlarında onlarla beraber oturan Ulaş ise dikkatle ikiliyi dinlerken aynı zamanda onların gözüne çok fazla batmamak için sessizce yemeğini yiyordu. Deniz'in Lina ile buluşma fikrini öğrendiğinden beri patronuna onlarla birlikte yemekte olmak için yalvarıyordu. Nefret ettiği kadın olan Adreanna'nın aslında farklı birisi olduğunu öğrendiğinde, ki kendisi için büyük bir şok olmuştu. Her ne kadar yıllardır pis işlerin içinde bulunuyor olsalar da hiç ses tonuna kadar farklı bir insana bürünmüş olan biriyle karşılaşmamıştı. Bunu ilgi çekici buluyordu. Çünkü onun gözünde sadece boş, işe yaramaz biri olan bir kadının aslında çok güçlü biri olduğunu öğrenmek oldukça hayret edilesi ve saygı duyulası bir durumdu.

"Roseyln Anderson hakkında oldukça fazla şey duydum aslında." dedi Deniz kızın söylediklerini duymamış gibi yapmayı tercih ederek. Daha çok verecek bir cevabı olmadığından görmezlikten gelmeyi tercih etmişti. "Martin ile çalışıyordum ki bu yüzden senin hakkında bir şeyler duymam oldukça normal fakat duyduklarım senin deliğinden çıkmaya bile korkan küçük bir solucan olduğun üzerine şeylerdi. Çoğu insan Roselyn Anderson'ı bir korkak olarak tanımlıyor. İşin aslını bir bilseler aslında ama değil mi?"

"Tabii ki korkuyorum." dedi Lina gözünü kırpmadan. "Ama ben bir korkak değilim. Yine de insanların bunu düşünmesine izin veriyorum çünkü beni zayıf gördükleri için onlara karşı bir şansımın olmadığına inanıyorlar. Ve bu da onları hata yapmaya teşvik ediyor." Biraz durdu ve iki adam üzerinde sessizce gözlerini gezdirdi. "Tıpkı sizin yaptığınız gibi. Beni küçümsediniz. Ama bak bu size neye mâl oldu."

"İtiraf etmeliyim." diye araya girdi Ulaş kendini tutamadan. "Senin işe yaramaz bir sürtük olduğunu düşünmüştüm hep. Çok büyük yanılmışım."

Lina hafifçe güldü ve yerinde biraz doğrulup masaya yaklaştı. Bu hareketiyle arkaya saldığı kızıl saçları öne doğru kaymış ve kızın dantelli, siyah büstiyerinin açık bıraktığı gerdanına düşmüştü.

"Oh, grincheux." dedi dikkatini genç adama vererek. "Ben de senin adi bir piç olduğunu düşünmüştüm." Tek kaşını kaldırıp alaycı bir gülüş attı. "Yanılmamışım."

Ulaş buna ters bir tepki vermek yerine sadece gülümsemeyi tercih etti. Kıza, onun Adreanna olduğunu düşündüğü zaman, sırf onu sevmediği için bilerek ters davranıyordu o yüzden şimdi karşısındaki bu kadının kendini terslemesine karşı çıkmadı. Hak etmişti.

"Martin'in nişanlını öldürdüğünü duymuştum." dedi bu sefer Deniz. Arada geçen konuşmayı yine duymamış gibi yaparak umursamamıştı. "Senin de bana ilk tanıştığımız zamanlar bunun gibi bir şey anlattığını hatırlıyorum. Doğru muydu?"

Lina bordo bir rujla boyadığı dudağının hafifçe aşağı bükülmesine engel olamadı.

"Martin'in öldürdüğü tek kişi nişanlım değildi." diye mırıldandı sessizce. Gözleri masanın altına sakladığı ellerine düşmüştü. "Ama evet." dedi en sonunda yine kafasını kaldırıp adama bakarken. "Doğruydu. Sana yaşadıklarım ile ilgili anlattığım şeylerin hiçbiri yalan değildi."

Adam kendisine anlamlı bir bakış attı. Lina bu bakışın ne anlama geldiğini bilmiyordu ama adamın gözlerinde gördüğü şeyin üzücü olduğunu gözünün içindeki parıltılardan anlayabilmişti.

Deniz ile sadece birkaç defa görüşmüşlerdi fakat buna rağmen Deniz ile görüşmenin en iyi yanı ona kimseye anlatamadığı şeyleri anlatabiliyor olmaktı çünkü o asla kendisinin aslında kim olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden her şey ağzından çıkarken oldukça kolay bir şekilde yolunu buluyordu. Ve bazen, gerçekten bazen kendisini iyi hissetmesine neden olmuştu. Çok kısa sürmüştü fakat böyle bir hayatın içindeyken bu kadar kısa süren bir rahatlık ve huzur bile belki de kızın tüm dünyasına mâl olabilirdi.

Napervaजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें