Y i r m i Y e d i:"Şuu an seni öpme..mek iç..in ken..dimi zorr tu..tuyo..rum."

162 19 3
                                    

Bölüm şarkısı: The Weekend- Die For You

Keyifli okumalar dilerim:

.....................

Yerimde durdum. Kıyıya varan dalgalar, sahilde yürüyen tek tük insanlarda gezindi gözlerim. Her şey gayet normal görünüyordu. Yürüyen arkası dönük Korel'de durdu en son.

"Garip. Burası pek de bana eziyet edebileceğin bir yere benzemiyor." dedim iğneli bir sesle.

Bedenini bana doğru döndürürken her hareketinden yorgunluk ve sanki ufak da bir sinir taşıyordu. "Kafandan şu düşünceleri at. Sana eziyet etmek gibi bir düşüncem yok Mahperi."

Cevabından pek tatmin olmamıştım. Ama o sahile doğru ilerleyince sonraya ertelemeye karar verdim. Tekerlekleri sürerken bakışlarım ilerideki sahildeydi. Havanın hafif kararması sahili daha da izlenilesi kılmıştı. Yere oturmasıyla düşüncelice sandalyeme baktım. Dilek hakkı olarak kullandığı bir günü oturarak mı geçirecekti yani?

"Sen de oturmak ister misin?"

Evet galiba tam olarak düşündüğüm şeyi yapmayı planlıyordu. Sessizce kafamı salladım. Sandalyedense kumların üzerinde oturmak bu sıkıcı aktivitenin sıkıcılığını daha çok azaltmasa da beni daha rahat hissettirirdi. Kumu avuçlarıma hapsedip yere bıraktım. Sıkılınca sonunu göremediğim denizi izledim. Sıkıntı hissinin beni iyice ele geçirmesiyle merakıma engel olamayarak yan tarafımdaki bedene gözlerimi çevirdim. Odağı tamamen önümüzdeki denizdeydi. Düşünceli görünüyordu. "Daha ne kadar buradayız?"

Bakışlarını bana döndürmeye tenezzül etmeden sezdiğim hafif sinirli bir sesle cevapladı beni. "Bir gün dolana kadar."

Seslice abartılı bir şekilde ofladım. Başımı geriye doğru yatırdım. Arabadan indiğimizden beri bana sinirli davrandığı gözümden kaçmamıştı. Asıl sinirli olması gereken ben olmalıydım. Tüm günüme despotça el koymuştu. Ama gökyüzünü izlemek o kadar da fena değildi. Geçen dakikalar beni mayıştırmıştı. Esnedim. Belki biraz kestirebilirdim. Zaman daha hızlı akardı bu sayede. Çünkü baya ama baya sıkılmıştım. Gözlerim gökyüzünde oyalanırken çok geçmeden kapanıvermişti. Kendimi saatlerce sürmesini umduğum derin bir uykuya bıraktım.

Ağzıma giren kuma sinir olarak yüzümü diğer tarafa çevirdim. Kumu hala ağzımda hissetmemle elimin tersiyle ağzımı sildim. Tekrar uyumaya çalışsam da uykum kaçmıştı bir kere. Gözlerimi araladım. Her yer kapkaranlıktı. Seyrek sayıdaki sokak lambaları ufak bir aydınlatma sağlasa da asıl manzara ilerideydi. Dolunayın kendisinin denize yansıdığı manzarayı ağzım açık izledim. Mükemmel görünüyordu.

"Baştan başlayalım mı?"

Odağım sadece ilerideki manzara olduğundan Korel'in ne dediğini anlayamamıştım. "Ne?"

Gözlerim merakla ona çevrildi. "Yanlış bir başlangıç yapmadık mı sence de? Ergenlik egolarıyla yapılan hatalar şimdiyi şekillendirmemeli bence." Onu daha da güzelleştiren bir gülümseme esir aldı dudaklarını. "Yeni bir başlangıcın ikimize de iyi geleceğine eminim." Dediklerini kaşlarım çatık analiz ederken bana doğru elini uzattı. "Korel Ecmel Saygıner."

Gözümü ondan alamadım. Bu kadar muhteşem görünmesi inanılır gibi değildi. Uzun süre gözlerine baktığımı fark etmemle yan tarafa kaçırdım. Ondan etkilendiğim gerçeğini artık reddedemiyordum. Ama bu duyguyu yaşamak acayip bir sinir oluşturuyordu bende. 

"Benimle tanışmak istemiyor musun yoksa?" dedi esprili bir tavırla.

Dudağımın kıvrılmasını yüzümü buruşturarak gizledim. Korel'le yeniden başlama düşüncesi aslında o kadar da fena değildi. Ama bunu ona belli etmek gibi bir niyetim yoktu. İsteksiz görünmeye gayret ederek elini tuttum. Ellerimizin birleşmesiyle hızlanmaya başlamıştı kalp atışlarım. Ah yine mi! Elimi hızla çekişim şaşkın gözlerin üzerime kaymasına neden olmuştu. Gülümseme uğraşına girdim. "Mahperi Nur Çelikkol."

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin