Y i r m i A l t ı: "Bir gününü ayır bana."

125 15 1
                                    


Şu an yok olmak istiyordum. Kendi evimde bile rahat olamamam büyük haksızlıktı. Haksızlığı yaşatan ise annemin ta kendisiydi. Yüzü asık, ağzına tek bir lokma atmamış kızını umursamayan annem, Adam amcanın ağzına peynir uzatıyordu. İğrenir bir ifadeyle izlemem ikisinin zerre dikkatini çekmemişti. Tek bir şey yiyemeyeceğimi fark etmemle sessizce masadan ayrıldım. Onların benim yokluğumu kolay kolay fark edeceklerini sanmıyordum. Mutfaktan çıkan Fatma abla'nın beni görmesiyle ağzı açılmıştı ki parmağımı dudağıma götürdüm, "sus" dercesine. Elimle kapıyı işaret ettim, "ben gidiyorum" cümlesinin sessiz versiyonunu kullanarak.

Kapıyı arkamdan sessizce kapattım. 

Bir-iki ay öncesine kadar evin içinin, dışından daha iyi olduğunu iddia ederdim. Şimdi ise tam tersi düşüncedeydim. Annem ile müstakbel eşi sağ olsun, evimden artık nefret edecek raddeye gelmiştim. Arabaya bindiğimde aklımda hala gidecek bir yer yoktu. Evden çıkarken tek düşüncem oradan bir an önce çıkmak olduğundan nereye gideceğimi düşünmemiştim.

Nereye gitmek istediğimi soran şoföre yanıt vermedim. 

Bakışlarım düşüncelice camdayken gidecek kimsemin olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyordum. Barış büyük ihtimalle çalışıyordu. Diğer sık görüştüğüm kişi, garip bir şekilde Korel'di. Ama onunda samimiyetine pek güvenemiyordum. Sanki hep farklı bir amacı varmış gibi hissediyordum. 

Şoförün tekrar soruşuyla, cebimden telefonumu çıkardım. 

Neredesin?

                                                   Korel:  Hayırdır?

Adam amcaya katlanamıyorum

 Şu planı yapalım her ne olacaksa olsun

                                                    Korel: Şemşi'deyim

                                                     Korel: Adres var mı sende, yoksa atayım mı

Ben: Atsan fena olmaz

Attığı adrese giderken düşünsem de aklıma pek bir şey gelmiyordu. Annemi o kadar da iyi tanımıyordum sanırım. Geriye Korel'in dediği şey kalıyordu. Ama bunu anneme yapmak biraz fazla olmaz mıydı? Acaba çocukluk mu yapıyordum? Annemin evlenebileceğini kabullenmem mi gerekiyordu? Arabanın durmasıyla düşüncelerim de frene basmışım gibi sustu. Şoförün etrafı inceleyen bakışlarını görünce, "Merak etme. Burada ne bir köpek var, ne de bir insan var." dedim.

 "O zaman burada işiniz ne?" 

"Yanlış oldu. Birkaç insan var." dedim cümlemi düzelterek. "Ben de onların yanına geldim zaten. Döneceğim zaman ararım seni."

Cevap vermesini beklemeden tekerleklere asıldım. Düz olmayan toprak yolda ilerlemek beni yormuştu. Dışı siyah boyalı olan harabenin içine girdiğimde Şemsi ile Barlas atışıyordu.

"Ben mi başlatmışım?" diyen Barlas öfkesine hakim olmakta zorlanıyordu. Ayağa kalkmış, sinirden delirmiş bir şekilde siyah bereliye bakıyordu. "Yine senin yüzünden bana cephe alıyor."

Kastettiği kişinin kim olduğunu merak etmiştim. Gözlerimi Barlas'tan çektim. Dün akşam gördüğüm kadro yine buradaydı. Bu kadroya bu sefer Barlas da eklenmişti. Pervin, siyah berelinin yanında oturmuş, tepkisizce tartışmayı dinliyordu. Üçüne oranla en uzak noktada oturan Korel'di.  Sakin oturuyor olsa da Barlas'a dikili gözleri büyük bir öfke içeriyordu. Barlas'la aralarının iyi olmadığı bildiğim bir şeydi. Siyah Bereliyle Barlas'ın yaptığı kavga, iki kardeşin iyi olmayan aralarını daha da berbat hale getirmiş gibi görünüyordu. 

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin