D o k u z: "Hayır aptal. Anlasana hastaneden firar ediyoruz."

324 37 0
                                    

Gözlerimi açtığımda yine beyaz tavan karşıladı beni. Dünün aksine bu sefer iki yana genişçe kıvrıldı dudaklarım. Kollarımı yukarı doğru gererken mutlulukla şakıdım. "Ne kadar da güzel bir gün böyle."

"Sağ tarafından kalkmış dedikleri bu olsa gerek." Anlamsız sözleriyle açtığım tek gözümü ona değdirdim. Hasta yatağının kenarına konulmuş ufak bir kanepede uzanıyordu. Ya da uzanmaya çalışıyor demek daha doğru olurdu. Gözlerinin altındaki şişlikten bunun onda büyük bir rahatsızlık uyandırdığını anlamıştım. Ve de gece hiçbir yere gitmeyip burada kaldığını. "Bakıyorum, keyfine diyecek yok."

Kollarımla yataktan destek alarak kendimi geriye doğru ittirdim. Yatağın hiç de rahat olmayan başlığına yaslanmamla, "Tüm gece buradaydın galiba?" dedim.

"Telafi etmeyeceğini biliyorum. Ama sana elimden geldiğince yardım etmek istiyorum."

Benim hastanede yatmamdan kendini  sorumlu tuttuğunu anlamıştım. Böyle hissetmekte haklıydı da. Burada yatıyorsam tek sebebi Korel'in alerjimi bana karşı kullanmasıydı. Camdan sızan güneşin aydınlattığı mini hastane odasını incelerken, "Buradan gitmek istiyorum." diye mırıldandım.

"Sen sağ tarafı, sol yap en iyisi." Bakışlarımın ona kaymasıyla ayağa fırladı. "Nasıl hissediyorsun kendini?" dedi, ilgiyle.

Sorusunu yadırgamıştım. "İyi." dedim, garipsediğimi belli eden bir ses tonuyla.

Gözleri emin olmaya çalışırcasına üzerimde dolandı. "Emin misin?"

Alay oturdu gülümsememe. "Korel, bir an hastanın ben mi yoksa sen mi olduğundan emin olamadım. Söylesene, emin miyim, değil miyim?"

"Yok, kesinlikle ters tarafından kalkmışsın sen." Geri geri adımladı. "Ne zaman taburcu olabileceğini öğrenip hemen geliyorum mızmız prenses."

"Mızmız prenses mi?"

Ekşittiğim yüzle tekrarladığım iki kelime onu sırıttırdı. Bana sırtını dönüp odadan çıktı. Ben ters falan değildim. Bunu da nereden çıkarmıştı? Hatta hiç kendimi bu kadar huzurlu ve rahat hissetmemiştim. Üzerimdeki sırların düğümünün yavaş yavaş açılışıydı beni rahatlatan. Pervin'e söylemek küçük gibi görünse de benim için çok büyük bir adım olmuştu. Ayrıca bir o kadar zor ve hızlı. Bir çırpıda söylemiştim gerçekleri. Hatırıma gelen o anlarla huzur içeren bir gülümseme ele geçiriverdi yüzümü.

"Ben yürüyemiyorum ve bu son derece normal bir şey."

Seslice yaptığım itiraf enerjimi daha da yükseltti. Durumumu reddeden tarafı hala hissetsem de söylediklerini duymazdan geldim. Sadece durumumu onaylayan ve bunu kabul etmemi söyleyen tarafı dinledim.

Ben Mahperi Nur Çelikkol ve ben yürüyemesem de mükemmelim bebeğim.

"Gerçekten bugün ruh halin çok değişken. Yakalayamıyorum hızını." Dedi, Korel geri döndüğünde.

İçeri tek girmemişti. Yanında bir hemşire de vardı. Korel'in beni çözmeye çalışan bakışları altındayken hemşire kolumdaki serumu çıkardı. Hafif bir acı hissetsem de tepkisiz kaldım.

"Geçmiş olsun." Hemşirenin ince sesi ona odaklanmamı sağlamıştı. "Değerleriniz gayet iyi görünüyor. Çıkmanızda sorun yok. Ailenize sizi alması için haber vermem gerekiyor."

"Aramanıza gerek yok."

Fevri cevabım hemşireyi şaşırtmıştı. "Öyle bir şey söz konusu olamaz hanımefendi. Siz o sırada uyuyordunuz ama ben annenizin sözlerini çok net işittim. Kendisine haber verilmesi konusunda çok ısrarcıydı."

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin