Teklif

286 29 21
                                    


Sabah uyandığımda gözlerim kuruluktan acıyordu,günler sonra uyuduğum nadir zamanlardan birisiydi ve bu bile çok iyi gelmişti.Üstümde duran örtüyü katlayıp kenara koydum ve Paul'un yattığı yatağa baktım,orada olmadığını görünce telaşla yerimden kalkıp etrafa bakındım,başına bir şey mi gelmişti?Hızla merdivenlerden indim,krep kokusu her yeri sarmıştı,koltukta oturmuş Emilye döndüm "Paul'u gördün mü?" gülerek mutfak kapsını gösterdi "Senden,benden daha iyi endişelenme."
hızlı adımlarla kapıya yürüyüp mutfağa girdim ellerini yıkayan Paul içeri girmemle bana dönmüştü,ağzını açıp bir şeyler diyecekken koşup ona sarıldım "Çok korktum." bir kolunu belime sararken diğer eliyle de saçımı okşuyordu "Sakin ol,iyiyim." burnumu çektim,o ana kadar ağladığımı bile farketmemiştim,yüzüne bakıp tekrardan kafamı göğüsüne yasladım,ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama yanık kokusu almamızla Paul "Siktir." diyerek aceleyle ocağı kapattı,dudaklarımı belli belirsiz büzüp yanan krebe baktım,yazık olmuştu "İyi yanından bakalım bunlar yanık değil."dedim masada tabakta duran krep yığınını kastederek,güldü ve tavayı mermer masaya bıraktı,yüzü endişeli bir hal alırken bana baktı "Asıl sen iyi misin?" tek eliyle sargıda duran elimi tuttu "Tanrım Hope bir daha böyle bir şey yaparsan cidden...Kafayı yiyecektim,o şey sana saldıracaktı." yani aslında amacım buydu demek isterdim ama bunu dersem daha çok kendisini suçlardı,tutmadığı elimle yanağına dokunup baş parmağımla elmacık kemiğini sevdim "Şimdi iyiyim,sorun yok." kararsız bir ifadeyle bana bakarken konuştu "Sam ben uyurken olanlardan bahsetti." iç çekip elimi yanağından indirdim,o da benim elimi bırakırken hala yüzümde duran yaşları sildi "Olayları sonra konuşsak,hala bazı kısımları kabullenemedim." kafasını sallarken "Ne zaman istersen." dedi ve bir sandalye çekip oturmam için işaret etti.

Kısa süre içinde evdeki herkes yemeğe indiğinde sessizce kahvaltı ettik.Herkes savaşın ardından yorgun düşmüştü ve bu yorgunluk fiziksel olarak geçse bile ruhsal olarak uzun süre devam edecekti.Tabağımı alıp bulaşık makinesine koyduktan sonra "Afiyet olsun." diyerek evden çıktım,bahçede biraz temiz hava almak istiyordum,bir süre bitkilerle ilgilendikten sonra kapı açılma sesiyle beraber evin girişine baktım Sam "Selam." dedi,dikişli olduğundan kullanmadığım elimin tersiyle alnımı sildim ve sıcak bir gülümsemeyle "Selam." dedim ve ayağa kalktım, yanıma geldi ve ne yaptığıma bakmak için biraz eğildi "Elin acımıyor mu?" gülümsedim "Biraz ama yine iyi yani çok acımıyor,ağrı kesici bile almadım." anladım dercesine kafasını salladı "Emilye evlilik teklifi edicem." şokla ona bakıp istemeden biraz bağırdım "Ne!" eliyle ağzımı kapatıp kapıya gergin bir şekilde baktı "Sessiz ol." yavaşça elini çekerken fısıldadı "Nasıl yapıcam bilmiyorum." bu sefer biraz sesli bir şekilde güldüm,Sam öyle gözükmese bile çok utangaçtı "Müstakbel eşinizi biraz tanıyın lütfen ama,nelerden hoşlanır sen bilicen." ofladı "Biliyorum ama her şeyi bir araya getiremiyorum." "Nerede tanıştıysanız orada teklif et." yüzü buruştu "Leahların evinde." gülmemek için kendimi sıktığımdan ağzımdan garip bir ses çıktı Leah ve Emily uzaktan kuzendi şansa bak ki Leah ve Sam eskiden çıkıyordu "Demedim varsay." bir süre düşündüm "Yakında bir kelebek bahçesi var Forks'un dışında ama güzel bir yer,Emily doğayı seviyor." emin olamadığı bakışlarından belliydi "Tanrı aşkına Sam sizin için özel olan bir mekan olmalı burada illaki." yavaş adımlarla topraklı elimi yıkamak için hortumun yanına gittim ve elimi topraktan arındırdım,elimi havada salladıktan sonra kalan suyu kotuma sildim,göz ucuyla Sam'e baktım aklından milyon tane şey geçiyordu muhtemelen "Sam çok endişe etme Emily lüks şeylere takıntılı birisi değil,daha çok manevi şeyleri önemsiyor ve seni seviyor bunu geçtim hamile hormonları derken içeride salondayken bile teklif etsen mutluluktan ağlar." yüzünde bir tebessüm oluştu ve cebinden bir kutu çıkarttı "Annemden kaldı,ona da annesinden,aile yadigarı gibi bir şey." yanına gidip yüzüğe baktım "Her şekilde çok mutlu olacaksınız,teklif mükemmel olmasa bile hayatınızın gerisi öyle olacak." yüzüğü cebine koyduktan sonra bana sarıldı "Sağol Hope." "Her zaman." ayrılıp içeriye girince gözüm Paul'u aradı,son zamanlarda sürekli onu arar olmuştu gözlerim,Sam'e baktım "Paul'u gördün mü?" "Yukarıdadır." kafamı sallayıp merdivenlerden yukarıya çıktım ve odaya girdim,yatakta sırt üstü uzanmış uyukluyordu "Paul." uyanık olup olmadığından emin olmak için fısıldadım,anında gözlerini açıp kafasını bana çevirdi "Hope?" soru sorar bir tonda demişti "O gün diyeceğim şey." dedim bununla beraber yerinde dikleşip yatakta oturur pozisyona geldi "Seni seviyorum." dediği şeyle gözlerim şaşkınlıkla açılırken aynı anda bunu cidden dedi mi diye ona bakıyordum,seni seviyorum demişti,duyduğum şeyin gerçekliğini tartar gibi bir süre ona baktım,benden bir cevap alamazken yüzü giderek düşüyordu,yerinden kalkıp hızla bana sarıldı ona karşılık verirken ilk defa rahat bir şekilde kokusunu içime çektim "Ben." devam edememiştim,sarılışını sıkılaştırırken "Kabul etmek zorunda değilsin,bir şey demek zorunda da değilsin." dedi,sertçe yutkunup kafamı iyice göğüsüne gömdüm "Paul ben,ben bunun ne olduğunu bilmiyorum." benden ayrılmak isteyince buna izin vermeden daha sıkı sarıldım "Ben ilk defa birisine karşı böyle hissediyorum ve bunun ne olduğunu bilmiyorum." yüzümü göğsünden kaldırıp gözlerine baktım "İlk defa birisini korumak için herkesi önüme alabilirim,her şeyi yapabilirim gibi hissediyorum,ilk defa birisini görünce kalbim bu kadar hızlanıyor ve ilk defa yıllar sonra birisinin daha bana yaklaşmasından iğrenmiyorum tam tersi hiç yanımdan ayrılmasın istiyorum.Paul ben seni sevmiyorum." gözlerinde olan yıkılmışlığı gördüm o an,sanki bana bir iple bağlıymış gibi dediklerim onu bir uçuruma sürüklemişti,sertçe yutkundum "Paul Lahote ben sana aşığım." şaşkınlıkla bana bakıp bir süre sonra kendine gelince dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı,ona karşılık verirken sonunda hissettiklerimi ikinci kere düşünmeden demenin rahatlığını yaşıyordum,dudaklarını benimkilerden ayırınca alnını alnıma yasladı "Hope bana ne yapıyorsun?"



Bölümü yayınlamakla yayımlamamak arasında çok kaldım ve en sonunda pes edip yayınladım.Hala erken mi oldu diye düşünüyorum.

Mühür Paul Lahote Where stories live. Discover now