|13|

4.5K 281 28
                                    

Sabah gözlerimi arkamdan belime dolanan kolların sıkılaşmasından dolayı açmak zorunda kaldım. Arkamı zorla döndüğümde Buğrayı görmeyi beklemiyordum. Zorla kollarından kurtulmayı denedim ama izin vermedi.

Homurdanarak "Kızım bir dursana uyuyamıyorum!" dedi. Sinirle "Allah Allah paşaya bak uyuyamıyormuş. Yav sen ne ara geldin? En son ben tek uyuyordum." dedim. Yarı uykulu bir şekilde "Gece üç gibi geldim. Sal da uyuyayım." dedi. El mecbur kıpırdanmayı bıraktım.

Buğra tek harekette beni kendine doğru çevirip göğsüme yattı. Tek elimi de alıp saçlarına götürdü. İstediği gibi yavaş yavaş okşamaya başladım. Bu gün omzumdaki bandaj tamamen çıkacaktı. iz vardı ama ona da yapacak bir şey yoktu.

Yaklaşık iki ya da üç saat sonra birden kapı açıldı ve içeri Selim girdi. Selim kaşlarını çatıp bir bana bir Buğraya birde Buğranın saçlarını okşadığım elime baktı. Homurdanarak "Ne ara affettin lan onu?" dedi. Kaşlarımı çatarak "Hatırlatırım Buğra senin gibi bana kötü imalarda bulunmadı. Bence onu af etmemem için bir sebebim yok. Hem sen ve Agah hariç diğerlerini de yavaş yavaş af ediyorum zaten." dedim. Selimin suratı düşmüştü. Kusura bakmasın hak etti.

"Kahvaltı yapacağız şu malı sen uyandırırsın o zaman." deyip gitti. Buğranın saçlarını okşamayı bırakıp hafifçe yanağına vurdum "Buğra hadi kalk kahvaltı yapacakmışız." dedim. Belime daha çok sarılıp "Biraz bekleyebilirler." dedi. 

"Buğra hadi kalk ben kurt gibi açım." dedim. Ve buğra cevap olarak daha çok belime sarıldı ama bu karnımı acıttığı için acıyla inlemiştim. Buğra hemen yerinden kalkıp "Kahretsin! Ben yaralarını unuttum. Acıyor mu? Dur ben Furkan abimi çağırayım." diyerek tam gidiyordu ki kolundan tuttum.

Yatakta doğrulup "Abartma Buğra o kadar çok acımadı. Hem ufak şeyde acımıyor sıkıca sarıldığın için baskı yaptın sadece." dedim. Buğra da benimle birlikte kalkıp elimi tuttu. Sırıtarak "O zaman hadi aşağı inelim." dedi.

Bu gün dışarı çıkma gibi bir planım olmadığı için pijamalarla aşağı indik. Herkes masaya geçmiş bizi bekliyordu. Bizi gören annem "Sonunda indiniz çocuklar bir an kış uykusuna yattınız sandık." dedi. Gülerek "Sen onu şu oğluna söyle ben yaklaşık bir saat önce uyandım ama beyefendi bana sarılarak mışıl mışıl uyudu." dedim.

Buğra "Ne var ya ikizimle uyuyamaz mıyım?" dedi yalancı sinirle. Babam gülerek "Uyuya bilirsin ama zamanında da kalk." dedi. Buğrayla birlikte masaya geçip yan yana oturduk. Maalesef hala sol elimi salmamıştı.

Buğraya dönüp birbirine kenetlenmiş elimizi havaya kaldırarak "Bıraksan mı artık? Hani yemek yiyeceğiz ya." dediğimde elimi bırakmak zorunda kaldı.

Kahvaltıya başladığımda acıktığımı anladım. Artık nasıl açsam masada konuşulan konuyu bile duymuyordum. Furkan "Sen ne dersin Ilgaz?" dediğinde dolu olan ağzımla ona dönüp "Hı?" dedim.

Komiser gülerek "Cumartesi günü Dedem parti vermeyi düşünüyor. Konseptide senin seçmeni istiyoruz. Sonuçta pazartesi İstanbula döneceğiz dedemde şirketin yirminci yıl partisini cumartesi yapmak istedi." dedi.

Ağzımdaki lokmayı yutup "Aklımda güzel bir konsept var ama siz ister misiniz bilmiyorum." dedmi. Dedem "Sen ne istersen öyle giyineceğiz güzel torunum istemeyen evde tek başına oturacak." dedi.

Gülümseyerek "Masal karakterleri." dedim. "Küçüklüğümden beri masalları o ailedeki dedem sayesinde biliyordum. O adamda bana pek televizyon izletmediği için dedemin anlattıkları kadar biliyordum. Büyüyünce telefonum oldu doğal olarak. O adamdan gizlice masalları tek tek izleyip dinlerdim." dedim buruk bir tebessümle.

RapunzelWhere stories live. Discover now