Arkama dönüp tartılmış olan poşetlerimi aldım ve arabama koydum.

"İyi akş- oha çikolata ! "

İlk defa çikolata görmüş gibi hızlı adımlarla ilerlerken, arkamda duyduğum gülme sesiyle durdum.

"Ne? Niye gülüyorsun? "

Hem bi kere benim ona gülmem gerekiyordu. Yani o benim gördüğüm zamanlarda fazla konuşmayan sert bakışlı bir adamdı. Garip geliyordu işte.

Elime tutuşturduğu çikolatayla kendime geldim.

" N'apıyorsun be ? "

"Küçük kıza bir çikolata veriyorum."

"Başlatma küçük kızına. Al çikolatanı kendi küçüğüne ver! "

Sinirlenince Pınar'a mı benziyordum ne...

Yine gülünce şaşkınca ona baktım. Bugün niye bu kadar gülüyordu bu adam? Sonra gülünce nasıl bu kadar tatlı görünebiliyordu?

Çikolata almaktan vazgeçip arabamı kasaya sürdüm. Hiç uğraşamazdım.
Önümdeki kadın bir araba dolusu alışveriş yapmıştı. Yaklaşık on dakika bir de onu beklemiştim.
Sonunda kasiyere benim poşetleri uzattım ve cebimden para çıkardım.

Marketten çıkarken, arabasına binen ve bana seslenen Savaş'ı gördüm.

"Ne var? "

"Sinirlendirme beni de bin arabaya! "

"Ha! Birde emir veriyor! Ne bineceğim senin arabana be! "

"İyi küçük kız, hadi git o poşetlerle otobüse bin."

Bir omuz silkip arabaya binen Savaş'a baktım bir de elimdeki poşetlere.

Arka kapıyı açıp, poşetleri bıraktım ve ön yolcu koltuğuna geçtim. Uzun bir yolculuk olacaktı.

******

- Simge-

Saat dörde gelirken hızla odama çıktım ve pencereyi açtım.

Birkaç gündür bu saatlerde Cenk bir yere gidiyordu ve bahçeden havalı bir şekilde çıkmasını izlemek hoşuma gidiyordu. Size saçma gelebilir belki ama öyle değil işte.

Fakat bugün arabasının yanına değilde bahçe kapının oraya ilerleyince camdan biraz daha sarktım ve ona baktım.

Kapının önünde Pınar, Kaan ve tanımadığım bir adam daha vardı.
Hızla camdan geri çekildim ve koşarak odamdan çıktım.
Katibe Teyze evi süpürürken havalı bir şekilde süpürgenin üzerinden atladım.

"Allah cezanı vermesin, ne yapıyorsun kızım.'

"Hiç, Katibe teyze. Bir yere gideceğimde ondan."

Başka bir şey soracak korkusuyla arkamı dönerek hızlı ve büyük adımlarla bahçeye çıktım.
Ben onların yanına vardığımda fark etmemiş gibi işlerine devam etmişlerdi.

Karşılarındaki adam masumca onlara bakarken Pınar ve Kaan adamı her an öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Peki efendim. Gidip Erdem Bey ile konuşacağım." adam bunları Kaan'a dönüp söylemişti...iyi de Erdem Amca Pınar'ın babası değilmiydi?

"Hop. Ne o öyle efendim mefendim? Burda birine efendim diyeceksen bana diyeceksin! Bu dümbüğe değil! "

Bu Pınar fena kaşınıyordu ha.

Kaan'a dümbük falan.

Valla, Kaan'ın sıkmaktan moraran kolunu suratına yiyecekti şimdi.

Araya girsem..bana bir şey olurmu ki?

Tabii ki! Sağ çıkmam bile mucize olabilirdi.

O yüzden susayım ve Cenk'in yaptığı gibi sadece izleyeyim.

"Bana. bir. daha. diklenme ! Dümbük ne lan? Dümbük! Cenk!! "

"Iıhm. Duydum abi. Duydum da.. dümbük ne demek ? "

Salağa yatan Cenk de ayrı bir tatlıydı.

Kaan'ı 'Hadi daha çok işimiz var' falan diyerek götürdü ama bana da Pınarı ve adamcağızı bıraktı.

"Allah aşkına Simge! Bana nasıl sinirlendiğini görüyormusun? Ağzımı açıp 'a' desem, adamın gözleri kararıyor! Şeytan diyor- "

"Aa...Pınar ? Bu adam kim? "

"Haa. Evet o konu.'

Tekrar adama dönerken derin bir nefes saldım dışarıya. Sinirlenen bir Pınar çok konuşur, çok küfür ederdi. Psikolojik sağlığım açısından hiç uygun değildi.

***

Pınar'ın babası Pınar'a çok düşkündü ve güvenliği için kapıya bir adam dikmişti.

Kaan gidince Pınar adama baya kızmıştı. Adamcağız da 'Ama o Kaan Yörel.' deyip durmuştu.

En sonunda da Pınar adamı kovup, babasıyla uğraşmıştı.

Katibe Teyze önüme çorba kasesini koyunca, kafamı kaldırıp gözlerine baktım.

"Katibe Teyzeciğim. Ben çorba içmem ki."

Sevimli çıkan sesime etkilenmeyen teyzemiz, beni umursamadan diğer kaseleri doldurmaya devam etti.

Bir şey demeyemi çalışıyordu acaba?

Ama ben bir şey anlamadım.

Sus Simge. Sus ve çorba iç.

***

Yemek yedikten sonra kızlarla oturup film açtık.

Ve ...hiç güzel değildi çünkü korku filmiydi!

Ben, Arya, İpek birbirimize yapışmışken Pınar rahat bir şekilde tekli koltukta oturuyordu.
Bir insan neden hiç korkmazdı? Tamam korku genellikle öğrenilen bir şeydi ama, bu kıza hiç mi korku öğretilmemişti?

Ben öğretebilirim aslında.Tecrübeliyim bu konuda.

Kadın çığlık atıp yerde sürüklenirken gözlerimi kapatıp kafamı İpek'in omzuna gömdüm.
Birkaç dakika sonra duyduğum sesle kafamı kaldırıp kızlara baktım.

Pınar hariç hepsi bana korkuyla bakarken, sesin televizyondan gelmediğini anlamıştım.
Pınar, ışığı açmadan kalkıp pencerenin yanına ilerledi.

Silah sesleri gittikçe artarken korkudan hızla atan kalbimin sesini duyuyordum.

Pınar yanımıza hızla gelirken yumruklanan kapı sesiyle yerimizden irkildik.
Pınar elini ağzına götürüp, çığlık atmamamız için susmamızı işaret ettikten sonra kapıya ilerledi.
Kızlarla hemen kalkıp arkasından ilerledik. Elimi sıkan İpek'e döndüğümde ağladığını gördüm.

Onu biraz daha kendime çekerken kapının önüne gelmiştik.

"Kim var orda! "

Pınar konuşurken sesi titrememişti bile. Ama eminimki o da biraz olsun korkuyordu. Sadece biz daha fazla korkmayalım diye böyle davranıyordu. Gerçi daha fazla nasıl korkabilirdik ki?

Pınar Kaan'ın sesini duyup kapıyı açarken Kaan hemen içeriye girdi ve kapıyı kapattı. Hepimizi önüne alıp yukarıya çıkartırken, elindeki silahı fark ettim.

Korkum iyice artarken, ne olabileceğini düşündüm.

Bizimle ilgili olamazdı ama buraya gelen Kaan'la ve onunla yaşayan üç arkadaşıyla ilgili olduğuna emindim.

*****

Komşum DengesizWhere stories live. Discover now