"Yakalamışlar amcanı." Başımı salladım. "Üç yıla kadar hapis alacak galiba. Hırsızlık ve şiddetten." Saçlarımı düzelttim.

"Üzülüyor musun?" Sonuç olarak küçük kardeşiydi.

"Oğluma zarar veren keşin teki için mi?" Gözlerini öfke bürüdü. Bugün onu ilk kez bu kadar sinirli görmüştüm. Bağırıp çağırırken. Polisler babam gelene kadar ilgisizdi çünkü. "Gram üzülmüyorum. Cehenneme kadar yolu var." Arabaya yürümeye başladık.

"Dylan'a gidebilir miyim?" diye sorduğumda bana baktı göz ucuyla.

"Aslında bu gece evde kalsan..."

"Bırak gitsin, kafası dağılır biraz." diye annnem konuştuğunda ona bakıp başını salladı. Gülümsedi bana.

"Patron son sözü söyledi." Güldüm. Bana sarıldı. "Yarın görüşürüz. Dikkatli ol."

"Görüşürüz." Arabaya binip uzaklaştıklarında Dylan kolunu omzuma attı. Onun arabasına doğru yürümeye başladığımızda kulağımı hafifçe ısırmasıyla gülerek ittim başını. "Eve gitmeden başladın."

"Evde şöminenin önünde güzel şeyler yapacağım sana." Ona baktım.

"Annenler evde değil mi?"

"Kayak yapmaya gittiler, ben kayaktan nefret ederim." Güldüm, boş ev ayağı beni de aradan çıkartacaktı şerefsiz. "Sana kaymayı seviyorum ama." diye fısıldadı.

"Gelmem bak." diye tehtit ettim. Gülerek arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna binerken ben de yanına bindim ve hareketlendik.

***

"Çok abartıyorlar." dedim bilgisayara bakarken. Yatarak dizi izliyorduk ve dizi de iki tane birbirinden utangaç erkeğin ilişkisiydi. Kolunu belime sarmıştı ve yavaşça okşuyordu. "Söyle gitsin işte." Gülerek yanağımdan öptü.

"Her insan senin gibi rahat değil." Omzumu silktim.

"Çok utangaçlar bir de." Yanaklarımı sıktı yavaşça.

"Herkes senin gibi azgı..." Kolundaki eti sıktığımda güldü, gürültüyle tekrar yanağımdan öldüğünde başım hafif ileri gidip geldi. "Tamam sustum."

"Sevişmeyecekler mi hiç?" diye sorduğumda kahkahası doldurdu kulağımı. Gülmeye devam etti, örtüyü biraz daha çekti üzerimize.

"Bunu bekliyorsun, değil mi?" Sırıtarak başımı salladığımda saçlarımdan öptü bu sefer. "O zaman sana Call Me By Your Name açayım. Ama orada da o kadar açık değil."

"Canım milkshake çekti ya." Dizide herkes o kadar hevesle içiyordu ki içmezsem ölecekmişim gibi gelmeye başlamıştı.

"Benim de, hadi gidip alalım." Genişçe gülümseyerek kollarından çıktım ve ayağa kalktım. Kolunu omzuma dolarken odasından çıktık. Cüzdanını, ve evim anahtarını aldı ve çıktık evden. Hava soğuk olduğunu için üstüme onun sweatshirtünü gitmiştim. Evden çıkarken hiçbir şey almaya fırsat olmamıştı çünkü üstüme.

Kolu omzumda sokakta yürümeye başladık. Akşam olduğu için kimsenin olmamasını fırsat bilerek başımı omzuna yasladım. Gülümseyerek bana baktıktan sonra saçlarımı öptü. Yürümeye devam ettik.

Milkshake için geldiğimiz yerden dükkanın arkasından çıktığımızda bana baktı. "Kıskandım." Sırtımı duvara yaslarken ayaklarımı önüme uzattım ve ona baktım kaşlarım çatılı elimdekini içerken.

"Neyi?" diye sorduğumda bana yaklaştı, elimdekini alıp yere koydu kendininkiyle birlikte. Dibime girip başını eğdi, dudaklarını boynuma bastırdığında hızla içime bir nefes çekerken etrafa baktım. "Dylan dışardayız."

"Kız sana yiyecekmiş gibi bakıyordu, parayı alırken elini sürttü eline." Tam bir şey demek için dudaklarımı aralamıştım ki sertçe bıraktığı bir öpücük dudaklarımdan bir inleme dökülmesine neden oldu. "Fark etmedim diyemezsin."

"Fark ettim ama..."

"Niye terslemedin? Yanında sevgilin vardı." Çenesinden tutup dudaklarını boynumdan çekmesini sağladım ve gözlerime baktırttım zorla.

"O bunu bilmiyordu ama birtanem." Kaşları havalandı. "Çok kıskançsın. Kıza dönüp bakmadım bile." Bir kolunu yanımdan duvara yasladı ve dudaklarını dudaklarıma sürttü.

"Aferin." Gözlerimi devirdiğimde gülümseyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Boştaki kolunu da belime doladığında elimi saçlarına çıkarttım. Karşılık vermeye başladım.

"Bunlar da iyicene azıttı. Ülkenin haline bak." Dudaklarını hızla benden ayırdığında ikimiz de sese döndük. Üç tane en fazla bizden bir yaş büyük çocuk bize bakıyordu.

"Sanane kardeşim?" dedi Dylan kollarını benden çekip sinirle ona bakarken. "Bakma. Görme, geç. Sanane?"

"Sizin gibi ibneler, göz zevkimi bozuyor." Elim yumruk olduğunda beni işaret etti sırıtarak. "Küçük erkek arkadaşın ağlayacak galiba."

"Siktir git orospu çocuğu." dedim öfkeyle. "Ben anneni sokakta sikişirken görünce bir şey dedim mi?" Yüzündeki sırıtma silinirken dişlerini sıktı.  Dylan'ın yerden, inşaattan düşmüş demir çubuğu almasını izledim.

"Şimdi ben seni sikeceğim, erkek arkadaşın da senin güya annemi izlediğin gibi bir şey diyemeyecek." Derin bir nefes aldım. İnsanlar dayak yemek için can atıyordu resmen.

Bana yaklaşan çocuğun kollarından hızla tutarken karnına dizimi geçirdim. İnleyerek bükülürken Dylan da sırtına demiri geçirdi ve çocuk yere yığıldı. Bir süre sessizlik oldu ortamda. Başımı kaldırıp diğerlerine baktım.

"Başka isteyen var mı?" diye sordum sırıtarak. İki çocuk korkuyla bir Dylan'ın elindeki demire bir de bana bakarken hızla olumsuz anlamda başını salladı.

"Özür dileriz."

"Arkadaşınızı da alın..." Dylan çocuğu tekmeledi ilk. Ardından ayağıyla onlara itti. "Siktirin gidin o zaman." İkisi de hızla başını sallarken baygın çocuğun kollarının altına girdiler, uzaklaşmaya başladılar.

Yerdeki milkshakeimi alıp bir yudum çektim pipetle. Dylan da alıp içerken kolunu omzuma attı ve eve yürümeye başladık. "Hepsi senin suçun." dedim pipeti dudaklarımdan çekerken. "Senin yüzünden yoruldum. Sana dışarıda olduğumuzu söylemiştim." Yumruk attığımdan hafif parmak boğumlarımın derisi soyulmuş elimi tuttu ve öptü.

"Bir dahakine daha dikkatli olurum." Dudaklarını boynuma sürttü. "Tehlikelisin, sevdim." Gülerek başını ittiğimde o da güldü. Milkshakelerimizi rahatsız edici bir şekilde höpürdeterek içerken eve yürümeye devam ettik.













Canım milkshake çekti.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz!

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now