Giriş

3.2K 127 26
                                    

Elimdeki dosyaları incelerken arada soğumaya yüz tutmuş kahvemi yudumluyordum. Geceden beri dur durak bilmeyen yağmur penceremin camına çarpıyor hafif gürültü yapıyordu, keza bu sesten başka ses yoktu odada. Geçen dakikalarda kapım hafifçe tıklatılınca dikkatimi oraya verdim. Gel demem ile birlikte kapının kolu yavaşça aşağı indi ve tanıdık yüz görüşüme girdi. "Müsait misin oğlum?" Annem yerine koyduğum Serpil Sultan'ın ince sesiyle ayağa kalktım yavaşça. Uzun zamandır beraber yaşıyorduk ve üzerimdeki emeği göz ardı edilmeyecek kadar büyüktü.

Gülümseme ile: "Tabii buyur ablam. Bir sorun yoktur umarım?" dedim.

"Yok yok," Dedi ellerini olumsuzca sallayarak. O sırada yağmurun bıraktığı melodi gibi gelen sese odaklanmıştım istemsizce. Konuşur konuşmaz dikkatimi yeniden karşımdaki bedene verdim. "Yemek yemedin doğru düzgün, kaç gündür böylesin endişelendim senin için." Endişeli ve bir o kadar merak kokan sesi ile dudaklarım kıvrıldı. "İyiyim Sultan'ım." Yanına yaklaştım ve avuçlarımı yanaklarına yasladım. "Endişelenme benim için. Çok az işim var halledip hemencecik yemeğe katılacağım bak."

Telkin edici sesim ile omuzları rahatlar gibi gevşedi. "Söz mü?" dedi gözleri parlarken. Gülümsedim. "Söz Sultanım. Söz." Beni onayladı ve yanaklarındaki elimi iki kez ard arda öpüp geri çekildi. "Eh madem sözümüzü aldık rahatsız etmeyeyim seni, işinle ilgilen hadi."

Başımı yavaşça salladım. Geri yerime gidecekken sesini duydum yeniden.

"Enes, bir sorun yok değil mi?"

Omzum üzerinden baktım. İşimden bahsettiğini anlamıştım. Her gün istinaden yaşadığım vukuatlardan dolayı benim için endişeleniyordu. Derin nefes aldım. Ulan Enes dedim kendi kendime. Hakkın var mı şu kadını endişelendirmeye.

"Bak Esma da seni merak ediyor ona göre." dedi. Yorgunca gülümsedim.

"Sorun yok her zamanki işler işte." Tatmin olmadığını anlayınca daha fazla üstelememesi için yeniden konuştum.

"Sultan'ım kimse beni tehdit etmiyor. Endişelenme artık. İş bu kaçmak veyahut söylenmek bize yakışmaz. Kapı gibi adamım kırar mı etleri kemiklerimi?"

"Ay Allah'ım korusun. Deme şöyle şeyler." diyerekten ellerini kapı pervasına iki kez vurdu. İçinden kendi kendini onaylayan mırıltılar çıkarıyordu. Gülümsedim bu haline. "Aman neyse ben aşağıdayım Esma sorun yapmadan gideyim çabuk yanına. Sen yine de dikkat et kendine oğlum, Elin gavurları anlar mı işten." Başımı salladım. Öyleydi ama yapacak bir şey yoktu. İşim buydu ve bu durumdan memnundum. "E hadi gittim ben." Başımı sallayarak onu onayladım. Ardından sessizliğe ilaç gibi gelen sağanağı dinledim bir süre. Ona gök gürültüsü eşlik ediyor, perde rüzgardan dolayı hafiften uçuşuyordu. Huzurlu dakikalardan daha önemli bir dosyamın varlığını hatırlayınca yerime geçip elime aldım çabucak. Şu aralar oldukça yorgun hissetmeme rağmen elimden bir türlü düşüremiyordum dosyaları.

Odamın içi gazete kağıtları ve tonlarca birbiri ile alakalı kağıt parçaları ile doluydu. Gözlerim sanki yerini bilir gibi sağ köşedeki küçük gazete parçasından aldığım fotoğrafa gitti.

Seri katilin yüzü ile göz gözeydim. Ve tam o sırada şimşek çaktı. Titredim. Parmaklarımın arasındaki kağıt parçası yoğun rüzgardan dolayı kıvrılarak yere düştü. Yere düşen yüz en acımasız haliyle sanki bana bakıyordu.

Yeni kurguma destek olursanız mutlu olurum. Eminim ki pişman olmayacaksınız şimdiden teşekkür ederim 💜

GİRDAP (BXB)Where stories live. Discover now