Suçluluk psikolojisi

923 56 46
                                    

Love Crime- Amuse-Bouche version

İnsanoğlu ne tuhaf bir varlık.

Hiçbir zaman kendi benliği içinde yüzmez. Ustayız yalana batmakta, onun içinde yüzmeye. Şikayetçi olmayız bunun için keza. Ne istediğimiz belli değil sadece derimize işlediğimiz maskelerimizi mesken belleriz. Önemli olan sadece senin çıkarların olur şu hayatta. Ne işine gelirse öyle davranmada üstümüze yoktur. Ben bunun neresindeydim peki? O gün gazeteciyi dinlememiştim ve o günün akşamında ölü bulunmuştu. Hangi çıkar onu ölüme götürmüştü de ben onun yasını tutuyordum.

Dört gün.

Dört gün geçmişti onun ölümünün ardından. Ne mezarına gidecek yüzüm ne de helallik isteyecek durumdaydım. Belki başından beri bu işin peşini bıraksaydım gazeteci yaşıyor olacaktı.

Suçluluk duygusu o kadar yoğundu ki geceleri rüyama giriyordu.

Onun ne kadar Gururla iş birliği içinde olduğunu düşünsem de zihnim tam tersini haykırıyordu. Sürekli böyle düşünmem, kafamın içini yiyen fareleri besliyor sanki. Gece saat iki suları ve ben işe gitmediğim gibi uyuyamıyordum da. Aklıma sürekli o gece geliyordu. Dolu düşüncelerimi dizginlemeye çalışırken telefonun bildirimi titrememe neden oldu.

"Sakin ol Enes sadece mesaj."

Bu süre zarfında ilk kez kendi sesimi duyabilmiştim. Bu korku gelen mesajın kim olduğunu bildiği için belki de beni geriyordu. Kendimi teselli ederek mesaj atan kişinin o olmaması için dua ettim. Başka ne yapmam gerekiyor bilemiyorum çünkü. Dualarım sonuçsuz bir şekilde yüzümü buruşturarak mesajı okudum.

*Ruh hastasından yeni bir mesaj

"Evin önündeyim, dışarı çık."

Şokla baktım mesaja. Ne demek evin önündeyim? Bu kadar mı vurdumduymazdı? Çıldıracaktım.

"Ekrana kilitlenmeyi bırak. Götüm dondu amına koyim." Yüzümü buruşturdum.

Hızla üzerime hırka alıp sessizce evden dışarı çıktım. Dışarı çıkar çıkmaz soğuk rüzgar yüzümü okşadı. Sabah güneşli olan hava akşam buz gibiydi. Bu gelgitler bir türlü düzelememişti şu son zamanlarda.

Çatık kaşlarımla etrafa baktım zaten çok geçmeden ensemde nefesini hissetmem ile geri çekildim hızla. Kolundan çekiştirip sokak arasına soktum onu. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?"

Bu kez titremem sinirdendi. Dört gündür uyku uyumak bilmiyordum. Her uykum Gurur'un kanlı yüzü ve gazetecinin suçlayıcı bakışları ile son buluyordu. Onun bu kadar rahat olması artık beni geriyordu.

"Ne işin var burada, Beni yakmak mı istiyorsun?" Ağzımdan acelesiz dökülen bu sözler iki adım duraksattı. Gurur'un sesiyle ateş gibi yanan gözlerimi ona diktim.

"Seni özledim."

Şu dört günde alaycı sözlerini artık daha kolay dile getiriyordu. Ters ters suratına baktım.

"Sen zaten yanmadın mı Savcı?" Bunu bu şekilde bana geri hatırlatması gözlerimi ister istemez doldurdu. "Ha tabii, unutmuş olabilirsin." diyip ondan uzaklaştığım iki adımı geri kapattı.

"O gece sen de benim kadar suçlu değil miydin Savcı?"

Gözlerimi kapattım. Hayır diye inkar etmek o kadar zor geldi ki, gözlerimi açmak istemedim. Dilimin suskun olması kendime olan nefretimi körükledi.

"Sus."

"Sana demiştim Savcı değil mi?" Kulağıma yaklaştı. Uzaklaşamadım bile. "Beni tanıman senin sonun olacak."

GİRDAP (BXB)Where stories live. Discover now