1.5

311 25 58
                                    

Kollarımda yatan dağılmış bedende gözlerimi sayamadığım kez gezdirdim. Dün gecenin her dakikasını kafamda yeniden yaşıyor, yüzümdeki saçma gülümsemeyi bir türlü silemiyordum. Tüm gece aklımla oynamıştı. Her hareketi, her sesi beni başka bir dünyaya taşımıştı. Benim için dudaklarından dökülen sesleri kulağımda canlanırken şişmiş dudağına bir öpücük bıraktım.

"Yetmedi mi dün hırpaladığın." pürüzlü sesiyle konuştuğunda gülümsemem sesli bir gülmeye dönüştü. Haklıydı, dudaklarını fazla hırpalamıştım. Birkaç yerinden kanamıştı.  O da bu sabahki haline getirmiş, zaten dolgun olan dudakları iyice şişmiş, kırmızı kırmızı olmuştu.

"Asla yetmeyecek." çıplak omuzuna bir öpücük kondurduğumda gülümsedi.

"Saçlarını bu hale getirerek kendime ihanet ettim." ellerini yaramın üstünde gezdirirken söylendiğinde ağzım kulaklarıma vardı.

"Biliyorum, gözlerini alamıyorsun benden."

"Senin kadar değil ama doğru." lafımı geri bana güzelce teslim ettiğinde ellerim yorganın içinden belini buldu. Ah şu beli, beni delirtmek için yapılmış gibiydi. Ellerimin arasında kayboluyordu.

"Artık kalkmalıyız Lee."

"İstemiyorum." başımı boynuna yerleştirirken mırıldandım. Bir elini saçlarımın arasına attı ve okşadı.

"Dışarda bizi öldürmeyi bekleyen biri varken fazla bile durduk. Hadi sevgilim." son söylediğiyle gözlerim gözlerini bulmuş, dudaklarına kısa bir öpücük daha bırakmıştım.

"Bana hep böyle seslenmeni istesem?" burnumu burnuna doğru sürttüğümde söylendi.

"Düşünmem lazım." bedenimi onun üstünden yavaşça çektim ve doğruldum.

"Hadi seni temizleyelim." başını salladı. Hala yorgundu. Dün gece onu fazla yormuştum.

...

Sıcak ve Yuta'yla birlikte bir banyonun ardından onu giydirmeme izin vermişti. Bir bebek gibi onunla ilgilenmiş, üstünü giydirdikten sonra biz banyodayken değiştirilen temiz çarşaflara bedenini bırakmıştım.

"Bunları Heon teyze mi değiştirdi şimdi?" elleriyle yüzünü kapatıp söylendiğinde seslice güldüm.

"Bizimle yaşıyor, alışmalısın."

"Dün sesimizi falan da duymuş mudur?" sesi utanç dolu gelen bedene karşı eğildim.

"Eh.."

"Ne diyorsun!" utançla bağırdığında onu ısırmak istiyordum. Na Yuta'yı böyle bulmak zordu. Her zaman o asi, asabi halindeydi. Şimdiyse bebek gibi olmuştu.

"Merak etme asla konuşmaz hatta sana bununla alakalı bir bakış bile atmaz."

"Tamam da ben ona nasıl bakacağım?" elimle göğsümü işaret ettim.

"Buraya gizlenebilirsin." gülmeye başladığında şişi inmiş dudaklarına bir öpücük bıraktım. O da ayaklanıp üstüme giydiğim gömleğin yakasını düzeltti. Ayakta biraz zor duruyor olmasına bile gülesim geliyordu. Her şeyi mükemmeldi.

...

"Ee Lee, ne yapıyoruz?" Kun'un sorusuna karşı Yuta'ya baktım. Üstüne giydiği tshirtümün yarısını pantolonunun içine sokmuş, pantolonunun yanından sarkan zinciri düzeltiyordu. Onu da dolabımdan bulmuştu.

"Yuta'ya temel eğitim. Silah kullanmayı öğretelim."

"Aklını başından almış. Emin misin?"

"Yok desem de yapacak Qian. Hiç değilse benim kontrolümde olsun. Hepimiz güvenliği en yükseğe çıkartabileceğimiz eve gidelim. Kendi yerimizde olmamız avantaj sağlayacaktır. Ne de olsa çektiğimiz yere gelecek." Kun başını salladı. O esnada kapı açıldı ve içeri Youngho'yla Ten girdi. Yuta koşar adımlarla Ten'in yanına gidip ona sıkı bir sarılma verdi. Kun Youngho'ya ne yapacağımızı anlatırken sevgilimin yanına ilerledim.

heavenly - yutaeWhere stories live. Discover now