1.1

316 30 57
                                    

Uyuyordu. Dokunmaya kıyamıyordum. Dün gece onun için zor geçmişti ve büyük bölümünde yanında değildim. Şişmiş gözlerine, hafif aralanmış dudaklarına baktım. Dünden beri hiçbir şey yemediğine adım kadar emindim. Kahvaltı yapacağız deyip dışarı çıkartmış, kavga edip göndermiştim. Keşke alttan alsaydım. Hala keşke diyor oluşum bataklığımdan çıkamadığımın kanıtı gibiydi.

Dün dudaklarından çaldığım küçük dokunuş peki, hiçbir şey dememişti. Dudaklarım gerildi, ağzım kulaklarıma varacaktı. Kollarımda kıpırdandığında hiç bozmadım halimi. Gözlerini açtı, bana baktı. Onunla aynı yatakta uyumaya, uyanmaya alışmıştım.

"Günaydın."

"Günaydın." düne göre daha iyi olan sesiyle konuştuğunda yine gülümsedim.

"Seni bir yere götüreceğim. Gitmeden bir şeyler yiyelim." başını salladı. Fazla mı uysaldı? İlk kollarımdan sonra da yataktan çıktı.

"Bu sefer mutfağımı yakmana izin veremem." odadan çıktığında gülümsemem yine aldı yüzümü. Uysal falan değildi.

"Bir kere yaptım diye söyler durursun artık." mutfağa girerken söylendim. Açılmış gözlerle bana döndü.

"Ne yani rutin mi ev yakmak, bir kere yaptım diyorsun."

"İlkti. İlk defa bir şeye geç kaldım. Senin yüzünden." sırtını döndü. Devam ettim. Her şeyi anlatayacağıma göre istediğim gibi davranırdım.

"Büyü mü yaptın ne, sana takılı kalıp duruyorum." bir şey demeden buzdolabını açtı.

"Bu kadar şeye gerek var mıydı? Yazık hepsi çürüyecek."

"Neden çürüsün? Yersen çürümez."

"Yemeyeceğime göre."

"Zorla yediririm." yüzünü buruşturup bana döndü. Tamam, biraz ciddi olma vaktim gelmişti. Tezgaha geçtiğinde onu belinden tuttum ve kendime çevirdim.

"Taeyong." düz bir sesle söylendiğinde inadına daha çok yaklaştım.

"Dün ne gördün?" omuzları düştü. İçine sıkkınlık geldiğini ona bakarak anlayabiliyordum.

"Beni cluba bırakan adamın arabasındaydım. Bu işi yapmak istemediğimi söyledim. İtiraz ettiğinde kendimi arabadan attım. Hareket ediyordu. Ben- başıma bir ağrı girdi. Kan her yerimde gibiydi." sona doğru nefes alış verişi sıklaştı. Rahatlatmak için omuzlarını okşadım ve konuştum.

"Hafızanı o yüzden kaybettin. Üç ay hastanede yattın. Üç ayın sonunda beni hiç hatırlamıyordun. Yaşadıklarımızı, nereden geldiğimizi, ne yapmaya çalıştığımızı. O şerefsiz sana yalandan hikayeler uydurdu. Sana defalarca ulaşmaya çalıştım ama on beş yaşında, dünyanın öbür ucundaydım. Öyle hızlı aldılar ki seni benden, göz açıp kapatıncaya kadar hem kalbin, hem bedenin uzaklaştı."
gözünden bir damla yaş sızdığında hemen sildim.

"Merak etme, hepsini anlatacağım sana, hatırlayacaksın." göz kırptım. Burukça gülümsedi.

"Hep çok tanıdıktın. Sen gelince anlamsızca içimdeki boşluk gitmiş gibi hissediyordum. Biraz daha belli etmeseydin, delirdiğimi düşünecektim."

"Hazır hissedersen götüreceğim seni bugün. Dün o kadar kolay kazayı hatırladıysan, geri kalanını da kolayca hatırlarsın diye düşünüyorum. Hem nasıl oldu, tetikleyen neydi hatırlamanı?"

"Dövmem. Kelebekli olan. Onu ne zaman yaptırdığımı bir türlü hatırlayamadım. Düşününce de kendimi anının içinde buldum. Neden bunları hatırlarken bu kadar kötü oluyorum? Kontrolü kaybediyorum." nesneler hatırlamasına yardımcı oluyordu. Onu oraya götürmem her şeyi düzeltecekti.

heavenly - yutaeOù les histoires vivent. Découvrez maintenant