17.BÖLÜM: Kaba Adam

En başından başla
                                    

Kahkaha attım. ''Ben mi?'' Başımı iki yana salladım. ''Kimse beni dinlemez. Kraliçe ölmüş dahi olsa, tek veliaht ben dahi kalsam halk beni hiçbir zaman sevmeyecek, bana itaat etmeyecek. Çünkü gözlerinde hâlâ gayrimeşruyum. Babam yaşadığı sürece bir nebze güvendeyim fakat o ölürse veya tahttan feragat ederse beni öldürürler.'' Mırıldandım. ''Gerçi Richard varken halkın eline kalacağımı sanmıyorum.''

Anlamaya çalışır gibi kaşlarını çattı. ''Kral neden tahtından el çeksin ki? Üstelik Prens Richard sürgünde, ülkeye dönmesi yasak. Sana zarar veremeyecek kadar uzakta.''

Elbette ona karışık saray hayatından, öldüğünü sandığımız ağabeyimin benden mührünü çalmamı istemesinden ve bunun sonucunda babamın Richard'ı affettiğini yazdığı mektubu okuduğumu anlatmayacaktım. Sessiz kaldığımda ve gözlerimi yeniden ondan kaçırdığımda boğazını temizlemek için öksürdü.

''İçin rahat edecekse krallığın dışındaki birkaç adamıma haber yollayayım ve Prens Richard hakkında bilgi edineyim.''

Sunduğu teklife oldukça şaşırdım. Kaçırmış olduğu bir kurbana neden böylesine iyi davranıyordu ki?

''Seni sadece bir haydut başı sanıyordum. Krallık dışında bile adamların olduğuna göre gerçek işin haydutluk değil, ha?'' Bir şeyleri çözmüş olmanın keyfiyle gülümsedim. ''Dışarıdakiler de senin çeten değil, adamların. Söylesene. Amacın babamla görüşüp beni saraya teslim etmek mi, yoksa başka bir şey mi?''

Adam söylediklerimle önce şaşırsa da hemen yüz ifadesini topladı ve kızgınca baktı bana. Yumruklarını da sıkıyordu. "Onca lafı sırf ağzımdan bir şeyler alabilmek için mi söyledin? Bütün o acılı hikayelerin yalan mıydı?''

Yutkundum. Omuzlarımı dikleştirerek ona kendimden emin bir şekilde baktım. Keyifle sırıttım. "Hikayem doğruydu yabancı. Lakin anlattığım gibi bir korku yok içimde.'' Gözlerimi kıstım. ''Aksine büyük bir güç dolaşıyor vücudumda. Kimseye boyun eğecek değilim. Özellikle de asil olduklarını sanan kraliyet mensuplarına ve tırnağım dahi etmeyen o halka." Üstüne sert olduğunu düşündüğüm büyük bir adım attım. "Şimdi söyle bakalım: Senin asıl gayen ne?''

🏹🏹🏹

Kral kendisine ulaşan mektubu okurken Percival merakla ona yaklaştı. ''Prensesten bir haber mi var?''

Kral aceleyle elindeki mektubu katlayarak yutkundu. Percival ona ölen dostunun emanetiydi ve ayrıca siyasette tecrübeli bir gençti. Fakat daha kızını bile bulamamışken oğlunun sürgün kararını bozduğunu ilk önce danışmanına söylemeyecekti.

''Hayır. Mektup komşu krallığımızın yeni kralı vaftiz oğlum John'dan.'' Percival anlamış gibi başını salladığında Kral ayaklanarak taht odasında cirit atmaya başladı. "Beatrice nerede Percival? En iyi adamlarını yolladığını söyledin fakat onu hâlâ bulamadılar.''

Percival oldukça gergindi. O da Beatrice'i bulmak istiyordu. Çoğu adamını ve şövalyelerini şehri aramaları için görevlendirmiş olsa da sayılarının yetersiz olduğunu dünden beri prensesin bir türlü bulunamamasından anlamıştı.

''Artık kraliyet muhafızlarıve askerlerin bir kısmını daha seferber etmemiz gerekiyor efendim. Prensesi bulmak için adamlarımın sayısı yetersiz. Bütün şehri aramaları günler sürebilir. İşin kötüsü biz vakit kaybederken prensesi şehrin dışına bile kaçırabilirler.''

Kral kaşlarını çatarak reddedercesine başını iki yana salladı. ''Katiyen olmaz! Prensesin kaybolduğunu insanlar öğrenirlerse bu krallığımız için bir felaket olur.'' Percival kralın sadece krallığı düşünüyor olmasıyla öfkelendi ve efendisine istemeden sertçe baktı. "Esasında söylemek istediğim...'' Bir süre sustu kral. "Halk Beatrice'i istemiyor. Onun kayıp olduğunu duyanlara gün doğacak. Buldukları yerde kızımı öldürüp onu kaçıranların bunu yaptığını söyleyebilirler. Hayatını riske atamam.''

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin