Ona merakla bakan arkadaşlarını es geçip çantasını boş sandalyeye bıraktı ve kendine kahve almak için yöneldi. Bunu yaparken ağzını açıp konuşacağı belli olan Changbin'i "Boş yapıyor." diyerek geçiştirmişti.

Kahvesini isteyip bekledipi süreçte aklında Hyunjin'in dedikleri dolanıyordu. Randevu günlerinin üstünden üç gün geçmiş ve bu üç günde sevgililer ne yapıyorsa onu yapmaya başlamışlardı. Hyunjin, "Minho sana değer veriyor." demişti ondan beklenilmeyecek bir ciddiyetle. Mesajları beraber okuyup gülmüşlerdi hatta. Ama Jisung'un aklına takılan çıkma teklifi kısmıydı. Üç gündür bir şey dememişti Minho bu konuda, vazgeçmiş olabilir miydi? Ama öyle olsa Jisung'la yakın olmazdı değil mi?

Sinema kaosundan sonra beraber Minho'nun evinde film izlemiş - ki Minho o gün için herkesi evden kovmuştı - bütün gece uyumamış sohbet etmişlerdi. Ertesi gün ise aslında koltukta uyuyacağını söyleyen Minho'yu hemen dibinde, kolu beline sarılı bir şekilde bulmuştu ve bundan çok memnundu. Diğer günleri de şaşırtıcı bir şekilde başlarına tuhaf bir şey gelmedem geride bırakmışlardı. Tuhaflıktan kastını biliyorsunuz, söylememe gerek yok değil mi?

Şimdi ise Minho'nun dersi olduğunu biliyordu. Ders çıkışı için bir plan yapmamışlardı ama beraber olacakları kesindi. Bu umutla zaten Jisung yurda gitmek yerine kafeteryaya gelmeyi tercih etmişti.

Önüne konan karton bardakla düşüncelerinden sıyrılıp sıcaklığını umursamadan parmaklarını sardı ve yakın olan masaya yöneldi. O sandalyesini çekip otururken Changbin başkası için tuhaf ama kendi için normal bir anısını anlatıyordu. Jisung neden bir tane normal insan yok hayatımda diye düşünmeye başladığı vakit aklında Seungmin ismi canlanmıştı ama saniyelikti.

"Anlamadığım bir şey var," dedi Seungmin, elindeki not kağıdından gözlerini çekti ve yuvarlak gözlüklerini orta parmağıyla ittirdi. "Psikolojinin p'sini bile anlamayan biri olarak danışmanlık yapman şaka mı?"

Konunun başını kaçıran Jisung "N'oluyor?" diye sordu alacağı cevaptan korkarak.

"Changbin ve hastaları," dedi Jeongin imalı bir şekilde. Kaşlarını havaya kaldırıp yüzünden alaycı bir gülümseme oluşturdu gözleri Changbin'in üstündeyken. Changbin ise ona yandan bir bakış atmış ve parmaklarını alt dudağının üstündeki piercinge götürmüştü. "Hastam çok diye doktorluğu da mı bırakalım?"

"Ne hastası oğlum ne diyosun?" dedi Jisung. Bildiği kadarıyla Changbin mühendislik okuyordu, doktorluk da nerden çıkmıştı? Gerçi içinde Changbin'in adının geçtiği hiçbir duruma şaşırlmaması gerektiğini düşünüyordu.

"Dün boş günümdü ya, öyle sıkıntıdan patlarken içimden diyorum lan keşke bir şey olsa falan. Neyse sonra telefonum çaldı tanımadığım bir numara. Açtım işte ince bir ses 'bayan seo psikolojik danışmanlık merkezi mi?' diye soruyor. Başta ne alaka diyecektim ama soyadı uyuştuğundan aklıma bir fikir geldi ben de evet dedim."

Jisung şaşkınlıktan araladığı dudaklarıyla arkadaşına bakarken "Tahmin ettiğim şey mi?" diye sordu hayretle. Bir bu aksiyon eksikti zaten.

"Neyse konuştuk bi saatte anlaştık yarım saat falan sürüyormuş seansı. Evime çağırdım dedim homeoffice çalışıyorum aşkısı," Seungmin suratını buruşturup Changbin'in ağzına vurdu yavaşça. "Alt dudağının kopmasını istemiyosan düzgünce anlat şunu. Zaten ikinci kez dinlemek eziyet gibi."

Changbin yalandan kaşlarını çatıp bakışlarını Jisung'a çevirdi tekrar. "Sonra geldi kadın anlatıyor, buna takıntım var ona takıntım var. İş yerinde patronuyla düzensizliği yüzünden kavga etmiş adamı boğazlarken ayırmış diğerleri."dedi çok normal bir şey anlatır gibi.

mascotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin