✧ 8.4 ✧

71 10 57
                                    

✧ 8.4 ✧

Yeni bir gün daha doğduğunda uykumu alamamış bir şekilde uyanmıştım. Kalkmayı reddederek yorganın içine iyice gömüldüğümde Ateş'in güldüğünü hissettim.

"Biraz daha büzüşürsen yok olacaksın. Küçücük kaldın yatakta." Yorganımı çekti. "Hadi, kalk, geç kalacağız."

Ağzımın içinde homurdanarak ona arkamı dönüp yorganı başımın üstüne kadar çektim. "Bugün gitmesem..." Sesim bile ne kadar uykuya ihtiyacım olduğunu belli ediyordu. "Çok uykum var lütfen. Bir gün gitmesem bir şey değişeceğini sanmıyorum. Lütfen gitmeyeyim."

O an sanki Ateş annem ve ben de ondan izin almaya çalışan kız çocuğuymuş gibi hissettim. Ateş kısa bir an sessiz kaldı. Bunun kabul etmek olduğunu anladığım için huzurla uyumaya devam ettim. Sonra ise yatağın bir tarafının çöktüğünü hissettim ve tekrar Ateş'in kokusunu soludum. Bir kolu belime sarılırken sırtım göğsüne yaslandı ve sıcak nefesini kulağımın hemen yakınında hissettim.

"O zaman şimdi uyuyalım ama uyandığında dışarı çıkacağız." Sebebini sormak istedim ama uykuya dalmak üzere olduğum için dudaklarımı aralasamda bir şey söyleyemedim. O uykuya daldı mı ya da benim gibi uyuyabildi mi bilmiyorum ama birkaç saatim deliksiz uykuyla geçti. Uyandığımda ise Ateş'i yanımda göremedim.

Doğrulup esnediğimde gözlerimi ovuşturarak ayağa kalktım. Mutfaktan gelen sesleri işittiğimde önce elimi yüzümü yıkadım ve Ateş'in yanına gittim. Onu kahvaltı hazırlarken gördüğümde ise dudaklarım yukarı kıvrıldı. "Günaydın."

Yeni uyandığım için sesim boğuk çıkarken benim gibi gülümseyerek gözlerimizi buluşturdu. "Günaydın Derin hanım, bir an hiç uyanmayacaksınız sandım."

Sandalyelerden birini çekip her zaman oturduğum yere oturduğumda tekrar esnedim. Bana ne olmuştu bilmiyorum. Uzun zamandır böyle uyumuyordum. Sanki üstümde koca bir ağırlık vardı ve beni yorgun düşürmüştü. Ateş yaptığı sucuklu yumurtayı masaya koyduğunda o da çaprazımdaki sandalyeye oturdu. Birlikte kahvaltı yapmaya başladığımızda merak ettiğim soruyu sordum. "Nereye gideceğiz?"

Ateş çayından birkaç yudum içip omuz silkti. Bu beni tatmin etmeyince cevap vermesi için ona bakmayı sürdürdüm. Ağzına bir parça ekmek aldığı sırada bakışlarımı fark etti ve kısa bir süre benimle göz teması kurdu. "Her yıl bugün," diye mırıldandı. "Özellikle bugün gittiğim bir yer var. Bu kez senin de yanımda olmanı istiyorum."

Sarf ettiği sözler karşısında kaşlarım çatılırken o benim aksime yemek yemeye devam etti. Bugünün önemi neydi? Gözlerim yüzünde gezindi. Güzel yüzündeki hüzünü görebiliyordum. Bana belli etmemeye çalışsada üzgün olduğunu hissedebiliyordum. Neydi onu üzen şey? Önceki yıllarda bugün ne yaşamıştı da bu tarih aklında kalıcılık kazanmıştı?

Yeni bir soru sormak için aralanan dudaklarım onun bu hâlini gördükten sonra bir şey söylemeden geri kapandı. Gittiğimiz zaman bana anlatabileceğini düşünerek şimdilik susmaya karar verdim ve başımı önüme eğdim. Bugünkü kahvaltımız rahatsız edici bir sessizlikle sonlandığında sık sık gözlerim ona kaymış, düşük morali beni de üzgün hissettirmişti. Yine de ona saygı duymuş ve şu anda üstüne gitmek istememiştim.

Kahvaltıdan sonra odaya geri döndüğümde üstüme bir sweatshirt ile gri bir eşofman giydim. Saçlarımı da çok sıkı olmayan bir at kuyruğu yaptığımda telefonumu almaya gerek görmeyerek olduğu yerde masanın üstünde bıraktım. Montlarımızı alarak evden çıktığımızda rüzgarı tenimde hissederek birkaç saniyeliğine gözlerimi yumdum ve uzanıp Ateş'in elini tuttum. Bu hareketimin onun hoşuna gittiğini dudaklarının hafif kıvrılışından anlarken küçük adımlarla yürümeye başladık.

Kill Me ꨄ 𝔱𝔢𝔵𝔱𝔦𝔫𝔤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin