✧ 5.3 ✧

173 15 47
                                    

✧ 5.3 ✧

Elimdeki anahtarı kapı deliğine geçirdiğimde yavaşça kapıyı araladım ve içeri girdim. Kendimi yorgun hissederken merdivenlere doğru ilerledim lâkin babamı görmemle birlikte adımlarım olduğu yerde çakılı kaldı. Gözlerim onun gözleri ile buluştuğunda ise yutkundum.

Sessizce yanından geçip gidecekken ani bir karar değişikliğiyle ona dönüp tekrar gözlerine baktım. "Umarım," dedim, kendi sesimi bulmaya çalışırken. "Bana yapmadığın babalığı yapar ve o çocukta da yalnızca bir yaradan ibaret olmazsın. Tek istediğim bu. Ona iyi bir anne ve baba olun. Bu ev en azından birimizi mutlu etsin."

Sözlerimin ardından dönüp merdivenleri çıkmaya başladım. Gözlerine daha fazla bakmak istemiyordum. Çünkü biliyorum, hâlâ pişman değil ve hâlâ benden bir kez olsun özür dilemeyi bile aklından geçirmiyor. Ben ise tıpkı bir aptal gibi hep bu anı bekliyorum. Onun biraz olsun pişman olmasını ve özür dileyecek cesareti göstermesini bekliyorum.

Fakat bu imkansız bir istek. Babam hiçbir zaman ne anneme ne de bana yaşattıkları için pişman olmadı, bundan sonra da olmayacak. Yine de bir yanım hep bunun olacağı anı bekliyor ve bunun için umut etmeyi kesmiyordu.

Odama girdiğimde hızlıca üzerimi değiştirdim ve rahat bir şeyler giydim. Saçlarımı yukarıdan topuz yaptığımda ise yatağıma geçip oturdum. Zihnime annem düştüğünde ise derin bir nefesi ciğerlerime bahşettim ve yastığımın altına koyduğum annemin fotoğrafını aldım. Geri kayıp sırtımı yatak başlığına yasladığımda ise bacaklarımı kendime çektim ve annemin hasret kaldığım yüzüne bakmaya başladım.

Ona bakarken istemsizce boğazım düğümleniyor ve gözlerim doluyordu. Yaşlar usulca yanaklarımdan süzülmeye başladığında ise belki de hiçbir zaman anlayamayacağım sorular dudaklarımın arasından dökülüyor. "Neden anne? Neden babamı benden, kızından daha çok sevdin ki? Onun hangi yönünü bu kadar çok sevdin?"

Anlamıyorum ve anlayabileceğimi de sanmıyorum. Aylarca karnında taşıyıp bir bağ kurduğun, kendi canından olan birini nasıl olurda sevmez bir insan? Kendi doğurduğu bir çocuğa nasıl bir erkekten daha az önemi gösterir ve onun yaşayacaklarını umursamadan çekip gider?

İlerde anne olabilir miyim bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki, ona annemin bana yapmadığı anneliği yapacağım. Eğer olur da bir gün karnımda bir can taşıyabilirsem onu herkesten daha çok sevecek ve en çok değeri ona göstereceğim.

O gün de zihnimde annemin hatıralarıyla yaşamış ve tekrar sabah olduğunda okula gitmek üzere hazırlanmıştım. Saçlarımı kendi hâlinde salık bırakarak çantamı aldım ve aşağı inip evden çıktım. Yolda yürürken geç kalmış olmama rağmen kulaklığımı kulaklarıma geçirdim ve içimden yavaş yürümek geldiği için ağır ağır yürüyerek okula gittim. Ne de olsa öyle de böyle de geç kalmıştım.

Okula ulaştığımda ise ilk ders bitmiş ve herkes teneffüse çıkmıştı. Bahçenin yakınına geldiğimde okuldan içeri girecektim ki aşinası olduğum simayı görmemle birlikte adımlarımı durdurdum. Kulaklığımı çıkardım ve bakışlarımı doğruca ona yönelterek yanılıp yanılmadığımı anlamaya çalıştım.

Bu oydu. Yine birkaç gün öncesinde tıpkı bu şekilde bizi izleyen o kadın. Bakışlarını takip edip baktığı yere baktığımda ise Ateş'i izlediğini fark etmiştim. Bu kez yönümü değiştirip ona doğru ilerledim ve yanında yer aldım.

"Siz," diye bir kelime dökülmüştü dudaklarımdan. Kadının bakışları sesimi duyarak bana çevrilirken gözleri gözlerimi buldu. "Neden bizi izliyorsunuz? Ya da Ateş'i mi demeliyim?"

Kadının gözleri telaşla bir Ateş'e ardından tekrar bana değerken dudaklarını araladı. Ben bir şeyler söylemesini beklerken o ise dudaklarını birbirine bastırarak geri kapadı ve başını iki yana sallayarak arkasını döndü.

Hızlı adımlarla ilerlemeye başlayan kadını kolundan tutarak durdurdum. "Bekle," durup tekrar yeşil gözleriyle bana baktığında devam ettim. "Kim olduğunu söyle bana. İzin ver sana yardım edeyim."

Bana bir şeyler söylemesi için onu teşvik etmeye çalışıyorum fakat o bana hâlâ kararsızlıkla bakmaya devam ediyor. "Annesisin değil mi?" diye sordum daha sonra. "O yüzden gelip onu burada izliyor ve sonra gidiyorsun."

Dolu gözleriyle bana baktığında yavaşça yutkundum. Usulca başını sallayıp beni onayladı ve bu defa o beni kollarımdan tuttu. "Lütfen, bana yardım et." Kesik bir nefes aldı. "Sana değer veriyor gibi görünüyor. Onun karşısına çıkabilmem için bana yardım et lütfen."

Bunu beklemediğim için şaşırdığımı hissettim. O bana hâlâ yardım dilenircesine bakmaya devam ederken bir saniyeliğine gözlerimi yumup açtım. "Ateş hiç gördü mü seni?"

Başı önüne düşerken geri çekildi ve ellerini kollarımdan ayırdı. "Bir kez." dedi. "Çok kısa bir an karşı karşıya geldik."

"Lütfen," dedi hemen ardından. Yeşil gözlerinden yaşlar akmaya başlamış ve güzel yüzünde bir yer edinmişti. "Bana yardım et."

Kill Me ꨄ 𝔱𝔢𝔵𝔱𝔦𝔫𝔤Where stories live. Discover now