Canan çıldıracaktı, Aylin'in teyzesine hep "Teyziş" diye seslendiğini de biliyordu. Kafayı yemek üzereydi. Dayanamadı ve koşa koşa oradan kaçtı. Aylin, arkasından "Canan! Canan! Gitme ne olur! Benim! Yalan söylemiyorum! " dediyse de geri dönmedi.  

Müdür Bey dışarıda sonucu bekliyordu. Kadını görünce sordu:

"Tanımadı tabii sizi?"

Canan'ın cevabı adamı şoke etti:

" Tam tersine, görür görmez tanıdı. Çok şaşkınım. Üstelik Aylin ile aramızda geçen şeyleri, baş başa yaptığımız konuşmaları biliyor! Aylin'in gençliğine de tıpatıp benziyor. Delireceğim! Çıldıracağım! Arkadaşımdan bir haber var mı? "

Kel kafalı hapishane müdürü eliyle çenesini sıvazladı. Kaşlarını yukarı kaldırdı:

"Allah! Allah!  Şey, maalesef doktor hanımdan hiçbir iz yok."

"Neyse, izin verdiğiniz için tekrar sağ olun müdür bey, benim İstanbul'a dönmem lâzım. İyi günler."

" İyi günler hanımefendi." 

Canan, taksi beklerken; Aylin, döndüğü koğuşta gerçekten Aylin olduğunu ispat edecek bir çare düşünüyordu. Mahkumlardan Bahar:

" Aylin gızım, pasaportun var mı? "  diye sordu:

"Var Bahar teyze, ta 20 yaşımdan beri. Tıbbi seminerlere gittim, eğitim aldım."

" İyi ya, pasaportlarda parmak izi oluyormuş, ben dişçide temizlikçiydim orada gonuşurlarkene duymuştum."

"Ah, biliyorum ama bu uygulama sonradan başladı. Ben pasaportumu aldığımda parmak izi şartı yoktu."

"Oy deme ya!"

Aylin doğru hatırlıyordu. Pasaportlarda parmak izi uygulaması 2009'da başlamıştı ve o zaman 50'li yaşlardaydı. Hayatında hiçbir suça karışmadığı için de poliste parmak izi kaydı yoktu. 

Zihni bununla meşgulken, "çıt - çıt - çıt"  diye bir ses duydu. Başını çevirdi: Kendisinden genç tek mahkum olan 20 yaşındaki Zeliha, tırnak makasıyla elinin tırnaklarını kesiyordu. Tam o sırada kız,  "AY !" diye çığlık attı. Herkes eliyle bir gözünü tutan ve suratını buruşturmuş olan kıza baktı. Kadriş:

"N'oluyo gıı?" diye sordu.

"Gözüme tırnak kaçtı! Aylin abla yetiş !"

"A! Dur, dur, panik yapma." diyen güzel kadın, kızcağızın yanına gitti. Diğerleri de ikisine bakıyordu. 

" Aç, korkma, aç bakayım...hmmmm...gördüm!"

"Çok batıyo Aylin abla! Batıyoo!""

" Tamam korkma, hanımlar çaydanlıktan temiz suyla ıslatıp bir pamuk verin bana."

Şerife Bacı, koşarak ecza dolabından pamuk aldı, çaydanlıktan su döküp ıslatıp Aylin'e verdi.

"Canım kapatma gözünü, korkma hemen alacağım, kırpma! Retinaya zarar vermesin..."

Tam pamukla kızın gözündeki tırnağı alacaktı ki, dondu kaldı. Kıpırdamıyor; gözlerini sabit bir noktaya dikmiş; transa geçmiş gibiydi. Herkes şaşırdı.  Şerife Bacı:  

"Aylin gızım? N'oldu? Tövbe! Tövbe! Doktora bir şey oldu karılar!"

dedi. Aylin o anda kadınları duymuyor ve görmüyordu. Zihni bambaşka bir yerdeydi. Aşağıdaki konuşmalar kulağına geliyordu:

"Hocam, gözünüzü retina tarayıcıya doğru tutun. Şuraya. Tamam. "

"Kendimi 007 filmlerinde gibi hissettim."

"Hocam, gözünüzü kırpmamaya çalışın. Kırparsanız cihaz hata verir. "

Birden kendine geldi.  Gülümseyerek kadınlara döndü:

"Buldum!"  dedi.

"Neyi buldun  gözel dohtorum?"

"Buldum! Aman Tanrı'm, buldum! Ama bir saniye önce şu tırnağı çıkartayım."

Bir çırpıda tırnağı Zeliha'nın gözünden çıkarttı. Kız, rahatlamıştı.

"Ay, ellerin dert görmesin Aylin abla, çok sağ ol."

"Bir şey değil canım, geçmiş olsun."

" Şimdi söyleyecek misin gari? Neyi buldun Aylin gızım?"

"Aylin olduğumu ispatlayacak şeyi buldum."

" Deme gııı? Abov! Helecanlandım!"

"Buldum! İnanmıyorum! Buldum! Ama kayıtları bilgisayardan sildilerse. Allah'ım inşallah silmemişlerdir. Hapishane müdürüne söylemem lâzım, kaybedecek bir saniyem bile yok."

"Hallederiz gülüm, haydi garılar! Vurun gapıya. Gardiyanı çağırın! Gelene kadar bağırın."

Kadınlar kapıyı yumruklayıp,  "Elmas! Elmas!" diye bağırmaya başladılar. Zeliha:

"Aylin abla, çıkarsan baklava isteriz ha..." dedi.

"Canım istediğin baklava olsun, söz, bir tepsi."

"Oh, yaşadık. Ay çok sevindim be Aylin abla. Eee...nasıl ispatlaacan sahim? "

"Şimdi şöyle canım..."  

diyordu ki,  gardiyan "Ne var? N'oluyo? Savaş mı çıktı?" diye sürgüyü açtı. Şıngırtıyla kilitte anahtar döndü ve kapı açıldı. Aylin:

" Sonra anlatırım."

diyerek kapıya koştu. 

"Müdürü görmem lâzım. Hayat memat meselesi." dedi. 

Elmas, bir saniye durup, kızın turkuaz gözlerine baktı. Sonra da arkada duran  alı al, moru mor olmuş ve gözünün içine bakan kadınlara. Olağanüstü bir şeyler olduğu belliydi.  "Tamam gel." dedi ve birlikte kapıdan çıkarken kadınlar parmaklarını şaklatıp, göbeklerini zıplatarak, gerdanlarını kırarak;

"Ooooo! Mastika, mastika
Ooooo! Cigarası Malboro! 
"

diye oynamaya başladılar. 

GÜZEL KATİL (Tamamlandı)Where stories live. Discover now