🆄︎ 🅲︎

309 62 66
                                    


꧁ ꧂

İsterim ki sizinle uzun uzadıya sohbet edeyim 🤗

Lakin imkân dahilinde olduğumuzdan pek de gerçekleştiremeyeceğim.

Sevgiyi var edene Hamd olsun ☺️

Yeni bölümümüz hepinize hayırlı olsun ☺️🌹

Esselamu Aleyküm ☘️

꧁ ꧂

"Boşuna değil azizim, çektiğinin vardır Rahman da yeri"

ᴥ︎︎︎A.N.Ü




Ü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.













Gün sandığından da ağır geçiyordu genç kadının. Başı bir davul gibi şişmiş, ruhunun enerjisi demirden kafese sıkıştırılmıştı.

Kapı anahtarıyla son ki kapıyı kapatıp, koridor da derslere girmeye çalışan hocaların arasından süzülerek öğretmenler odasına gelmişti.

Kapıdan içeri geçmemişti ki iki bayan hocanın çıkmaktayken olan sohbetlerine kulak misafiri oldu. Adeti değildi kendini alakadar etmeyenleri oturup dinlemek. Lakin bu Yavuz'un adı geçene kadar geçerli olabilmişti. O an da kaşları çatılmış, adımları yarım kalmıştı.

"Merak da etmiyor değilim Berfu. Acele işi ne ola ki?"

"Ay valla ne bileyim ben Reyhan. Yavuz'un işi. Önemli dediği şey ailevi mesele de olabilir. Gönül me-"

"Sus Berfu sus! Böylesine yakışıklı bir adamın evliliği içimi daraltır. Anma şu iki kelimeyi aynı cümle de."

"Gerçi gözünün önünde böylesine iki genç, güzel, alımlı bayan duruyorken..."

O sırada adımını atarak bu fesat ve hoş olmayan muhabbeti bozdu. Genç kadınlar bu muhafazakar genç bayan karşısında muhabbetlerini sonlandırıp, başlarıyla selam verip hızlıca çıktılar.

Başını olumsuz mahiyette sallayarak odaya girdi. Kendi dolabına gelip, anahtarıyla kilidini açtı. Üst raftan aldığı Gai Eaton'un Tanrı'yı Hatırlamak: İslam Üzerine Düşünceler kitabıyla odadan çıkıp bahçeye indi.

Banklardan birisine geçip kitabının kapağını açarak okumaya başladı. Uyuşan başı bir an olsun toparlanmıştı. Teneffüs zili çalınca şu paragrafı okuyordu:

"Üç dört asırdır dünyanın aldığı biçim, sadece Müslümanları ürkütmüyor aslında. Katolik Filozof Gustave Thibon, modern medeniyeti uçuruma doğru dolu dizgin giden bir trene benzetmektedir. Her bir kilometre de havalandırma sistemi daha iyi çalışmakta ve koltuklar daha rahat hale gelmektedir, yani her türlü konfor mevcuttur, bir şey hariç. Tren de ikaz düğmesi yoktur. Olsa bile kullanacak kimse de yoktur. Birisi çıkıp kullansa bile, frenleri devreye sokacak şoför yoktur. Treni daha hızlı ve daha ileriye götüren şey, bir 'çılgınlık' rüzgârıdır sadece."

Mahya'da Yakaladım Gözlerini |𝓉ℯ𝓍𝓉𝒾𝓃ℊ Where stories live. Discover now