30-Final-

8.2K 683 201
                                    

Bu bölümde yorumlarınızı görmeyi çok istiyorum, okuyunca anlayacaksınız.

Keyifli okumalar. :')

**

Yaşadığım, tecrübe ettiğim tonca şey oldu.

Dayak yedim.

Susturuldum.

Sevdiğim kızdan ayrıldım.

İşkenceye maruz kaldım.

Hayalim elimden alındı.

Ailemin öz olmadığını öğrendim.

Bağımlı oldum, psikiyatrise gittim.

Bunlar olurken ölümün sürekli ensemde olduğunu hissettim. Bir şekilde ölecektim ve bu dünyadaki yaşamım son bulacaktı sessizce.

Arkamdan ağlayacak birilerini düşünmezdim, kimse yoktu çünkü. Şimdi ise bunları aşmış biri olarak hayatıma devam ediyordum. Mucizelerin var olduğuna, umudun kırık yanlarından bile yaşama tutunulacağını öğrendim.

Sağlıklıydım. Sevdiğim kadın yanımdaydı, ailemle aram daha sıkı olmuştu. Kendi fitness yerimi açıp, antranör olmuştum. Bunların hepsi olmuştu ama içlerinden en güzeli, benim için umudun gerçek olduğuna inandıran şey bir oğlumun olmasıydı.

Ayaz Keskin.

Ada ile geçmişimizin duvarlarını yıkıp, verebileceğimiz en güzel kararı vermiştik. Korkmuştuk. İkimizde belli bir yaşa kadar aile sevgisi nedir bilmeden büyümüştük. Tek korkumuz bir çocuğa nasıl bakılacağıydı.

Biz sevgi görmeden büyüyen iki çocuktuk. Çocuğumuza yetersiz kalma korkusu bizi derin bir düşünceye sürüklemişti. O derin düşüncenin içinden beraber çıkıp, doğru olan kararı vermiştik.

Evlendikten 3 yıl sonra başımıza gelen en güzel şey, oğlumuzun dünyaya gelişiydi.

"Yankı..."

Ada'nın titreyen sesini duymamla bakışlarım tedirgin bir şekilde ona dönmüştü. "Bebeğim bir sorun mu var?" Gözlerinin dolu dolu oluşu beni daha da tedirgin ediyordu. "Yani, sanırım." Dedi gülümserken.

Yanıma oturup, elime beyaz bir kutu vermişti. "Bu ne ?" Dedim anlamaya çalışarak. "Açsana." Dedi daha içten gülümserken. Onun dolu gözleri ve dudaklarındaki içten tebessüm beni olanı anlamamı zorlaştırıyordu.

Kutuyu açtığımda beyaz ve sarı renklerinde bebek patiği ve siyah beyaz renklerindeki bebek tomogrofi resmi vardı.

Şaşkınca bir süre kutunun içindekilere baktım. Yanağımdan yaş süzüldüğünde kafamı kaldırdım. "Bu?" Kafasını dolu gözleriyle salladığında göz yaşlarım çoğalmıştı. "Baba mı oluyorum?" dedim inanmakta zorlanırken.

"Baba oluyorsun..." dedi göz yaşlarının arasında. Elimdekileri kenara bırakıp, dudaklarına yapıştım. Tutkuyla öperken elim yanaklarına yerleşmişti. "Teşekkür ederim..." Dedim minnetle. "Çok teşekkür ederim kır papatyası."

Korkularımızı aşmıştık. Bunca şeyin bizi yıkmasına izin vermedik.

Bunların yanında abimlerim ve babamın sürekli yanımızda oluşu bizim şuan ayakta durmamızın en büyük etkeniydi. Onlara baba olacağımı söylediğimde yaşadığımız o anı hiç bir şeye değişemezdim.

"Oğlum ne konuşacaksın, çatlatma adamı."

Ilgaz abime gülümseyip, Ada'ya döndüm. Gözlerimi kırptığımda babamın eline bana verdiği beyaz kutuyu vermişti. "Bu ne kızım?" Babamın meraklı sorusu ile Ada yanıma geçip, konuştu. "Babacım açıp, bak lütfen."

YankıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant