"Uyuyodun sanırım, rahatsız ettim."

"Ne rahatsızlığı saçmalama."

Yuna içinden bu çocuk olmuş diye geçirdi. Arkadaşı adına gerçekten mutluydu.

"Biliyosun şu an kütüphanede-"

"Hâlâ orda mısın sen? Saat kaç delirdin mi?"

Jisung görmeyeceğini bilse de kafasını salladı. "Bitmedi henüz çıkamadım o yüzden." diyerek açıkladı. Ardından nasıl buraya çağıracağını düşünmeye başlamıştı. Ne diyeceğini kestiremiyordu. Sıcak yatağını bırakıp bana yardım etmeye gelir misin? mi diyecekti. Saçmalıktı. Sormaktan vazgeçeceği saniyelik süreçte Minho'nun sesi duyuldu tekrar.

"Yanına geliyorum belki bir yardımım olur." Ardından Jisung'un bunu kabul etmeyeceğini düşündüğünden aramayı sonlandırmıştı.

Jisung şaşkın bakışlarını telefonun ekranından çekip karşısında oturan arkadaşına çevirdi bir şey demesi umuduyla. Ama gülmekten başka bir şey yapmıyordu. Çağırmaktan vazgeçmesine rağmen Minho sanki bunu anlamış gibi yanına gelme kararı almıştı. Hem de gecenin bu saatinde. Akıl alır gibi değildi.

"Ben yol alıyorum yavaştan," Kalemlerini de çantasının içine attığında, Jisung topladığı eşyalarını yeni fark etmişti. Kaşlarını çattı. "Beni kandırdın."

"Çok hızlı gaza geliyosun sen de n'apabilirim?"

Kollarını çaprazlayıp arkasında yaslandı. Yuna onun bu hâline göz devirdi ve yerinden ayaklandı. Proje artık umrunda değildi. Tek isteği sıcak yatağında güzel bir uykuydu.

"Küsme ya kötü mü oldu? Minho yardım eder işte sana biz de tam not alırız."

"Adını çıkaracağım projeden."

"Ya Jisung!"

Omuz silkip gözlerini açık bilgisayarına çevirdi. Umursamaz tavırları karşısında Yuna derin bir nefes verdi ve kitaplarını kucaklayarak çıkışa doğru yöneldi. Ne kadar söylense de böyle bir şey yapmayacağını biliyordu.

"Tatlı tatlı çalışın tamam mı? Yaramazlık yapmak yok."

Jisung onun ince sesini taklit ettikten sonra kendine gözlerini devirdi. Yuna gittikten sonra ne kadar odaklanmaya çalışsa da şu an buraya gelecek olan Minho'yu düşünüp duruyordu. İşte başında da bu yüzden istememişti. O yanındayken odaklanabildiği tek şey Minho'ydu. Başka bir şeye odaklanamıyordu.

"Kafamı sikicem ya." Dirseklerini masaya yaslayıp parmaklarıyla şakaklarını ovuşturdu. "Düşünme Jisung, düşünme delirirsin." diyerek kendini avutmaya çalışıyordu.

On dakika daha sonra Minho gelmişti. Kapıda dikilmiş gözleriyle içeriyi inceleyen çocuğu inceledi Jisung. Yataktan kalktığı belli olan dağınık saçları ilk olarak çok cekici bir noktaydı. Siyah tişörtünün üstüne siyah bir hırka giymişti. Altında ise gri bir eşofman ve spor ayakkabıları vardı. İçinden ne kadar normal görünüyor işte desede bunu onaylayamıyordu. Oturduğu yerden hissettiği enerjisi bile kendine çekiyordu onu.

Gözleri buluştuğunda Minho yüzüne bir gülümseme yerleştirip hızlıca yanına adımladı.

"Günaydın mı demeliyim kolay gelsin mi?" diye sordu yanındaki sandalyeyi çekip oturarak.

mascotWhere stories live. Discover now