Büyük arazide dört nala giderken rüzgarın saçlarımın arasına karışmasını seviyordum. Ağaçlar yanımda tek tek kaybolurken toprak kokusunu ciğerlerime çekiyordum. Yerler ıslak, hava sisliydi.

Küçük göletin oraya geldiğimde atımı durdurdum. Bu manzara asla Londra'da yoktu. Bu manzarayı paylaşacak kimsem yoktu. Şuan belki Dünya üzerinde en yalnız insan bendim. Hayatımda bir kere sevmiştim. Beklenmedik şekilde karşılık bulmuş ama ailem tarafından bağlantısı kesilmişti.

 Beklenmedik şekilde karşılık bulmuş ama ailem tarafından bağlantısı kesilmişti

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

Tüm bu yalnızlık içindeyken nal sesleri duydum. Arkamı döndüğümde Benedict buradaydı. Benedict:

"Demek sende at binmeye karar verdin."

"Yağmurlu hava güzel bir seçenek. Peki sen neden teksin?"

"Tek değildim... kayboldum."

"Onu anladım. Ahıra gittiğimde iki at yoktu zaten. Kimi kaybettin?"

"Ağabeyin Joseph."

"İlk kurbanı sen değilsin. Küçükken beni de ormanda terk etti."

"O zaman senle karşılaştığım için şanslıyım."

Gülümsedik. Göle döndüğümde kuşların suya dalmasını izliyordum. İkimiz sessizdik. Manzaranın tadını çıkartıyorduk. Benedict:

"Sanat eseri gibi."

"Ustaca kullanılmış boyalar sayesinde."

Bir süre bakışlarını yüzümde hissettim. Sonra tekrar önümüzdeki manzaraya döndü. Yağmur damlaları tek tek düşmeye başladığında gök yüzüne baktım. Benedict:

"İkimizde hasta olmadan dönsek iyi olur."

"Yarışa var mısın?"

"Elbette."

"Şu kestane ağacı. Onun oradan sağa döneceğiz. Ve sonra dümdüz ahırlara kadar."

"Anlaştık."

"Üç dediğimde. 1... 2... ÜÇÇÇ"

Aynı anda atları hızlandırdık. Tek yaptığım yola odaklanmaktı. Ama yağmur bir anda hızlanmıştı. Kestane ağacına kadar berabere idi. Daha sonraysa öne geçen ben oldum. Yağmur tekrar hızlanırken saçlarım su içinde kaldı. 100 metre kala bana yetişmişti. Ahırın önünde aynı anda durduk. Yağmur sanki daha önce hiç yağmamışçasına yağıyordu. İkimizde su içinde kalmıştık. Benedict:

"Berabere."

"Hayır. Ben kazandım."

"Berabere Fife."

"Bir Fife her zaman kazanır Bridgerton."

İkimiz gülümserken onun yüzünü inceledim. Kıvırcık saçları arasından damlayan damlalar, beyaz teni ve o çocuksu gülümsemesi. Hala çocukken tanıdığım kişiydi o.

Maud//Bridgertonजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें