28| Her şeyden bir adım öncesi.

Start from the beginning
                                    

Bu onun en büyük kozuydu. Prens Kraliçe'nin ölümünü öğrenmedikçe Prens'in tüm çabası faydasız olacaktı ve Kraliçe kendisini desteklerse taht yolunu garantileyebilecekti. Kimseye söylenmemiş bir sırdı bu; ölmüş kraliçenin gücünü bir süredir elinde tutuyordu ve fazla zamanı kalmamıştı. Bir an evvel tahta oturmalıydı.

Zihninden, kraliçenin en yakın hizmetkarlarını kurşuna dizdirdiği görüntüler geçerken Yubin'in seslenmesiyle titredi ve odağını yitiren bakışları yeniden ona döndü.

"Lordum, gitmemiz gerek. Lordlar kamarası biraz huzursuz."

Lordlar kamarasında tüm Lordlara prens hakkında söylediği asılsız lafları da hatırlamıştı şimdi. Lord Everglot adını kirletirken Prens unvanını da geçmişte onunla arkadaşlık etmiş bir insan olarak yalanlarla anlatmıştı. Tüm bunlar ortaya çıkarsa korkutarak, hatta tehdit ederek kendi safına dahil ettiği soylular bile ikileme düşebilir, kendisini yalnız bırakabilirdi.

"Gidelim."

Haikuan Baron'a bir kez olsun bakmadan rüzgar gibi bir hızla dışarı çıktığında peşinden gitmeye mecbur kalan Yubin bunu yapmadan hemen önce Marki'nin gittiğini kontrol etti ve parmaklıklara yaklaşıp aceleyle Yibo'ya karşı konuştu. Bunu yaparken keyifle gülümsüyordu.

"Sen de bir süre daha kal burada. "Cezalandırıcı sesinin egosunu doyurmaktan başka bir anlamı yoktu. "Sonra seninle çok eğleneceğiz."

Yubin daha sonra gitti. Ardında kelimeler, okumaktan bıkmadığı cümleler içinde delirmemek için korkunç tekrarlara düşen bir adam bırakmıştı. Öte yandan Marki'ye hesap sormaya gelen Lordlar bekliyor ve saraya ilk baskınını yapmak için hazırlanan Prens Edward Londra'ya doğru ilerliyordu.

----------------------------

Kabanının açıktı bıraktığı boynu ve rüzgarla yıkanan yüzü sızlıyordu. Fakat atıyla hızlandıkça bir zaman sonra rüzgarın hükmü dinmiş, atının soluklarından ve peşinden gelen birliğin tekdüze kımıltılarından başka bir şey duyamaz olmuştu. Günlerdir ıstırap içindeki zihnine ezbere bir boşluk gelip yerleşmişti sanki; tüm kederi, insanlığı için tutturduğu ağıtlar ve alt üst olan hayatına ait detaylar...şimdi hepsi hızına yetişemeyip ardında kalmaya mahkum edilmişti.

"Yavaşla, gün doğmadan orada olacağız."

Peşinden gelip uyaran Zhuocheng'e kısa bir an baktığında zihnine iliştirdiği boşluk silindi ve Yibo'yu tutulduğu köşkten kurtarmaya gittiği gerçeğiyle yalın bir halde yüz yüze geldi. Karmaşık bir düğüm halini alan duygularını çözmeye çalışmamıştı fakat korkunun kurnazlığından olsa gerek bir tek onu ayırt edebiliyordu. Korkuyordu. Başarısız olmaktan, yine birilerinin kanının eline bulanmasından ve yitirmekte olduğu insanlığı bütünüyle bırakmaktan korkuyordu. Kendine inancı sağlam değildi çünkü artık bir şeye bütünüyle inanıp umut beslemek için dünyanın ihanetiyle hiç tanışmamış bir kalp taşımak gerekliydi.

Yalnızca ayın aydınlattığı yol önünde kıvrılarak uzayıp giderken ve o yol kendisini köşkün yakınına bir yere ulaştırırken korku ona eşlik etmişti.Köşke yakın o yerde durduklarında ise kısa bir an görüşülmüş ve harekete geçmek için hazırlanmışlardı.

Planlarındaki gibi köşkün arkasından yaklaşacaklardı fakat Kont ondan önce küçük bir grubu ön kapıda nöbet tutan kraliyet polislerine yönlendirmişti. Bunu yaptıktan sonra ise karanlığın içinden süzülerek girdikleri geniş bahçede dağılarak ilk olarak bir zamanlar atlar için kullanılan eski yapıyı çevrelemişlerdi. Xiao Zhan'ın önünde Zhuocheng vardı. Bakışlarındaki keskinliği karanlığın körleştirmesine müsaade etmeyerek dikkatlice etrafı tarıyor ve attığı adımlar adeta yere dokunmadan usulca ilerliyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 23, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Lord, don't move that, [Yizhan]Where stories live. Discover now