15| Geç gelen mektup.

498 68 126
                                    

"Lordum siz?!"

Kont girdiği kapıdan onu abartıyla karşılayan adama doğrudan dümdüz bir yüzle ve ifadeden yoksun gözlerle baktı. Manchester polisinin en başında yer alan birinin evine vakitsizce gelmek ve böylesine bakışlarla onu cevapsız bırakmak belki de onun için bile fazlaydı. Yine de orada durarak yüzündeki ifadesizliği bozmadan sakince gecikmeli cevabını vermişti.

"Biraz konuşmak istiyorum komiser, öylece evinize geldim ama polis merkezine adım attığım an üzerimde hoşnutsuz bakışlar hissediyorum. Bu yüzden fazla vaktinizi almadan doğrudan soracağım."

Adam kapının önünde bekleyen hizmetçileri gönderip ona uzak bir noktadan kendisine tedirgin gözlerle bakan karısını bir bakışla sakinleştirdi. Ardından yeniden yüzünü Kont'a çevirdi. "İçeri buyurmaz mısınız ?"

Xiao Zhan uzakta, yüksek duvarda asılı altın işlemeli saatten gece yarısına yakın bir vakit olduğunu gördü. Bu hareketi yöneltilen soru için verilen bir cevap oldu ve Komiser beklemeden başka bir soru sorarak asıl konuya giriş yaptı.

"Üzerinizde gezinen hoşnutsuz bakışlar için ne yapabilirim lordum?"

Kont ilerideki anlamsız boşluğa bakarken bakışlarını biraz sağında kalan adama çevirdi. Hareket eden tek şey göz bebekleri olmuştu. Dik duruşuyla, üzerinde pelerinin milim hareket etmeyişiyle ustalıkla oyulmuş bir heykele benziyordu. Soğuk ama kıymetli, dokunulması bile bir dizi izinle ancak mümkün olacak kadar önemli bir heykel.

"Sokak ortasında beni öldürmeye çalışan iki kişiyi neden salıverdiğinizi söyleyebilirsiniz belki."

Sakince dile gelmiş bu sözler komiseri şaşkına çevirdiğinde Kont kaşlarını kaldırıp bu sefer başını ona çevirdi. "Diğer memurlar gibi onların kaçmış olduğu yalanını söylemeyeceksiniz herhalde." Dediğinde yumuşayan yüz ifadeleri çok geçmeden yeniden sertleşti ve kaldırdığı kaşları hafifçe çatıldı. " Eminim siz akıllı bir adam olarak bu desteksiz yalanlara inanıp bunun peşini bırakacağımı düşünmezsiniz öyle değil mi?"

Karşısında duran komiser zorlukla yutkundu. Zaten gevşek olan yakasına iyi parmağını uzatarak daha da genişletti. Elbette Kont'un buna inanmayacağını biliyordu ama böyle karşısına geçip alenen hesap soracağını da düşünmemişti. Her zerresi gerginlikle yıkansa da birkaç kez nefes alıp verdi ve rahat gözükmeye çalışırken onu yanıtladı.

"Kont Xiao zeki birisi. Hele ki ilgili olduğunu bir konuda detayları kaçırması ve uzakta kalması beklenmezdi elbette." Diye konuştuktan sonra duraksadı, havanın beklenenden sıcak olduğunu düşündü ve terleyen alnını es geçerek saçlarını geriye doğru taradı. Yeniden konuşmaya başladığında sesi öncekinden daha sıkıntılı ve daha kısıktı. "Dürüst olmamın gerekliliğini anlıyorum. Ama korkarım tamamıyla dürüst olmam size fayda sağlamayacak."

Zhan,"Ona ben karar vereyim müsaade ederseniz."Dediğinde sesi, bakışlarındaki aceleyi destekler nitelikte bir sabırsızla çıkmıştı. Oraya gelirken yaşadığı tereddütü çoktan geriye bırakmıştı. Her ne kadar karşısındaki her yerde sözü geçecek ve lordlar arasında hatrı sayılacak bir komiser olsa da onu duruşundaki bozulmaz güçle sindirebilmişti.

Üstelik komiserin sıkıntıya boğuluşunun bir diğer sebebini de tahmin edebiliyordu. Onun bir şey bilmediğini düşünüyordu ama bu; onun üzerine gitmeyeceği anlamına gelmezdi. Asla yüzde yüz emin olamazdı.

"Ana merkezden gelen bir emirdi. Ben sadece uydum."

Sessiz kalan Kont'a bakarken tatmin edici olacağına inandığı sözlerini yılgın bir halde sıraladı. Emri altında çalışan memur ve müfettişlere karşı konuşmak basitti. Onların dünyasında entrikalar ve çıkarlara bağlı sözler yoktu. Emirler vardı ve kurallar söz konusuydu. Bu yüzden lordların dünyasına her zaman mesafeli kalmaya çalışmıştı. Ta ki son olaylara kadar.

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin