16| Duyulan çocuk sesi ve tek bir an.

486 55 140
                                    

Londra sakindi.

Camdan görünen yüzüyle soluk renkli binaları ve oradan oraya yürüyen insanlarıyla bilindik bir şehir görüntüsünü tamamlıyordu. Baron içinse hızla akıp giden görüntülere bakmak uğradığı eziyetlerden sadece bir tanesiydi. Yolculuk boyu başı türlü türlü felaket senaryolarından kurtulamamıştı. Yorgun, uykusuz ve çevresindekileri kibar gülümsemesi ile kandırmaya çalışamayacağı kadar çok mutsuzdu.

Karşısında oturan yabancı ama baktıkça tanıdık gelen, görevi onu korumak olan gence bakarken sordu. "Londra'ya daha önce geldin mi?"

Genç başını salladı. "Birkaç yıl önce babamla gelmiştim. Burası ben de hayranlık uyandırıyor."

Baron yeniden dışarıya baktı. "Neden ki?" Diye sorduktan sonra çocukluğunda Londra'ya geldiği seferleri hatırladı. Hepsinde de heyecanlı ve galiba çocuk olmanın verdiği bir dertsizlikle mutluydu. Babası okullara ziyaretlere geldikçe o da peşine takılır gelirdi ve Marki'nin ailesiyle de bu ziyaretlerden birinde tanışmıştı.

"Londra'ya bu ülkenin kalbi diyorlar. Belki de bu yüzden hayranlık uyandırıyordur." diye konuştu camdan dışarıya bakmaya devam ettiği sırada.

Gözleri, birkaç sene önce yapımı biten ve şehrin hemen hemen her yerden görülebilen kuledeydi. Victoria kulesi, ülkenin en ihtişamlı yapısı olabilirdi. Aynı zamanda dönemin en pahalı yapısı da olan bu kule lordlar kamarasına ev sahipliği yapan Westminster sarayına bağlı bir şekilde inşa edilmişti. Marki'nin gazetelere verdiği demeçlerde bunun kraliçeye bağlılığın bir sembolü olduğu yazılmıştı uzun uzun. Toprakları yöneten soyluların ülke için ortak kararlar aldığı, idari işlerin halledildiği saray, kraliçenin isminin verildiği yüksek bir kuleyle taçlandırılmıştı. Bulundukları çeyrek yüzyılın en güzel olayı olarak kabul edilen bu olay halk için şunu ifade ediyordu: Soylular ve kraliçe ayrı değil. Ayrılık gösteren kimse yok ve ülkenin bekası için herkes olması gerektiği yerde durarak üzerine düşeni yapıyor.

Marki bu yüzden bu yapıyı gururla anlatıyordu. Ama Yibo bu kuleyi haberini duyduğu ilk andan beri fazla şatafatlı bulmuş ve gerek yapımı devam ederken, gerekse yapı bittiğinde yoksul insanların günden güne çoğaldığı ülkede bunu büyük bir maddi kayıp olarak görmüştü. Bu düşüncesini de sadece kendisine saklamıştı.

İlerledikleri yolda kule arkada kaldığı sırada başını onaylamaz anlamda iki yana salladı. Yeniden önüne döndüğünde ise saygılı duruşunu bozmaktan çekinen genç bedene baktı. Saklamaya zahmet göstermediği üzüntüsü ve memnuniyetsizliğinden doğan huzursuzluğu solgun yüzünü tamamen esir almıştı. Bu yüzden karşısındaki genç endişe ile süzüyordu önündeki soyluyu.

Yibo biraz sonra ellerini kucağında birbirine bağlarken daha kısık bir sesle, "Ama kalp, bir bedeni yaşatmak için yetersizdir. " dedi sakince ve karşı taraftan bir cevap gelmediğinde zaten bunun olmasını beklediğinden şaşırmadan arkasına yaslandı. Birkaç dakika sonra da, araba sarsılarak durdu.

"Daha gelmedik, neden durduk?" Bu soruyu sorarken camdan dışarıya baktı ve Marki'nin evine yakın bir sokağın başında durduklarını gördü. Karşısındaki oturan genç de silahına eline alarak kımıldanmıştı. "Sizin için kontrol edeceğim Baron" Diyerek arabadan dışarıya çıkan beden sadece birkaç dakika sonra rahatlamış bir halde geri dönmüştü.

"Bazı yeni tedbirler için polisler kontrol ediyormuş bu sokakları. "Diye konuştu onu beklerken gerginlikten dudaklarını kemiren Yibo'ya karşı. " Marki tarafından davetli olduğunuz için ilerlememize müsaade edildi. Şimdi devam ediyoruz."

Bu sözlerden sonra Yibo usulca başını salladı ve birbirine bastırdığı dudaklarındaki sıkıntılı çizgiyi bozmadan bakışlarını aşağıya düşürdü. Önceden Marki'nin evinin çevresinde bulunmayan londra polislerine bakarken ne tür bir sebep yüzünden onların orada olduğunu düşünüyordu. Londra kıyı şehirlerine göre daha güvenliydi ve dahası Marki kendisini her türlü şeyden koruyabilecek bir adamdı. Burun kemerini parmakları arasında sıkarken bununla ilgili sorularının cevabını düşünerek bulamayacağını fark etti ve bu yüzden birazdan görüşeceği Marki'ye sormayı planladı.

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin