26.Bölüm: Rüzgar

9.2K 455 364
                                    

🕊

Yemyeşil ormanın ortasında tek başıma yürüyordum.

Nerede olduğumu bilmiyordum.

Ailem neredeydi?

Asya neredeydi?

Uzun gövdeli ağaçların arasında, yaprakların hışırtısı dışında ıssız olan ormana nasıl geldiğimi bilmiyordum.

Önümde sadece bir yol vardı. Yol kenarları sadece ağaçlarla doluydu ve hiçbir yol ayrımı bulunmuyordu.

Bir süre sonra duyduğum bebek sesiyle duraksadım.

Bir bebek ağlıyordu.

Peki ya bebek neredeydi? Ya da neden ağlıyordu?

Adımlarımı hızlandırarak yürürken aynı zamanda etrafıma bakmayı da ihmal etmiyordum.

Sanki gittikçe bebek sesi hem yakınlaşıyor hem de uzaklaşıyordu.

Hafiften bir rüzgarda esmeye başlamıştı.

Sesler arttıkça kulağıma bir ninni doldu. Aynı zamanda ninniyle birlikte bebeğin ağlaması da kesilmişti.

Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı nenni
Ee ee ee ee.

Ses çok tanıdıktı.

Sevdiğim kadına aitti.

Neredeydiler?

Niye yanıma gelmiyorlardı?

Bebek kimindi?

Biraz daha ilerlediğimde bembeyaz bir elbisenin içinde melek gibi duran karımı gördüm.

Benim meleğim...

Kucağında beyazlar içinde bir bebek vardı.

Kız mıydı erkek miydi bilmiyordum.

Bana fazlaca uzaktaydılar.

"Asya?" diye seslendim onlara doğru.

Bakışlarını bebeğin yüzünden ayırıp bana baktı. Her geçen saniye biraz daha yaklaşıyordum onlara.

Rüzgarda şiddetini arttırmıştı.

Gökyüzüm olan mavilerine kadar yansıdı gülümsemesi.

"Biz de seni bekliyorduk sevgilim," dedi. "Nerede kaldın? Çok beklettin bizi."

Kaşlarımı çattım. Neredeydim ki bekletmiştim onları? Hem onu arıyordum ya işte bende.

"Bebek?" dedim sorarcasına.

Kaşlarını çattı.

Sinirli göründüğünü düşünüyor olmalıydı aksine istemsizce öne doğru büzülen dudağıyla çok tatlı görünmüştü.

DÖNÜM NOKTASI (+18)Where stories live. Discover now