"boynuna noldu lan."

Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Aslında gerçeği söylemek en doğrusuydu. sürekli etrafımda İlker İlker diye dolaşmasını önlemiş olurdum.

"d-dün eve gittiğimde salonda İlker vardı..."

Sesim fazla titriyordu. Yaşananlar aklıma geldikçe vücudumdaki titreme de artıyordu. Selim kötü olduğumu anladığı anda beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Bulut özür dilerim... Gerçekten böyle biri oluğunu bilmiyordum."

"sorun değil bilmediğini biliyorum."

Bir süre daha sarıldıktan sonra geri çekildim. Sınıf yavaş yavaş dolmaya başlamıştı ve yanlış anlaşılmak istemiyordum. Ben alışıktım ama Selimin de başının yanmasını istemezdim. Daha önce sınıftaki birkaç kişiden de dayak yemiştim.

İkimiz de sustuğumuzda garip bir ortam olmuştu. Bunu bozmak için bir konu açmaya karar verdim.

"derslerde çok ilerlediniz mi ben yokken?"

"ee tabii ilerledik ama yardım ederim eksik olduğun kısımlarda."

Hafif bir tebessümle teşekkür ettim. Bugüne kadar beni düşünen nerdeyse kimse olmamıştı ve böyle ufak şeyler bile beni çok mutlu ediyordu.

Benim sırıtmam yüzümde dururken hoca sınıfa girdi. Ne zaman zil çaldı fark etmemiştim. Her zaman yapıldığı gibi ayağa kalkıp selamlaşıp geri oturmuştuk.

Hasan hoca masasına kitapları yerleştirirken gözleri benim üzerimdeydi. Tarih dersini güzel anlatıyordu ama bana karşı bakışlarını hep tuaf buluyordum.

"Bulut dönmüşsün. Bir şeyin yok değil mi?"

Hocanın sorduğu soruyla nerdeyse bütün sınıf bana dönmüştü. Tam cevap vericekken yan sıradan konuşan mustafa'yı duydum.

"yok hocam iki hafta kendini siktirmiş dönmüş."

Dediği şeyle gözlerim dolmuştu. Sınıftan gülme ve konuşma sesleri yükselirken Hasan hoca sıraya sertçe vurarak ayağa kalktı.

"sen nasıl konuşuyorsun arkadaşınla terbiyesiz."

"hocam bana o ibneyi savunmayın."

"çık sınıftan. Seni dersimde görmek istemiyorum. Ve bir daha böyle bir şeye şahit olursam dersten atmakla yetinmem haberin olsun."

Mustafa cevap vermeden hızlıca sınıftan çıktı. Gözlerimdeki yaşlar akmaya başladığında kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

"iyi görünmüyorsun. İstersen bi elini yüzünü yıka."

Yan sıramda oturan ecenin dediğine şaşırmıştım. Sanırım ilk defa benimle konuşuyordu. Ona döndüğümde benim için üzüldüğünü fark ettim. Hafifçe gülümsemeye çalışarak onu onaylayıp hocadan izin alarak üst kattaki tuvalete çıktım.

Tuvalete girdiğimde her taraf dumandı ve yeni sigara içildiği çok belliydi. Pek umursamadan lavaboya gidip soğuk suyla birkaç defa yüzümü yıkadım. Sonunda biraz daha iyi hissettiğime emin olduğumda suyu kapatıp üstümle yüzümü kuruladım.

Tam çıkıcakken kapıda mustafa'yı görmek birkaç adım gerilememe sebep olmuştu. Daha önce ondan çok dayak yemiştim ve büyük ihtimalle şuan da aynısı olucaktı.

"senin yüzünden sınıftan atıldım."

Yavaş yavaş bana doğru gelirken ben de bir anlamı olmasa bile geriliyordum.

"ben bir şey y-yapmadım. Kendi söylediklerin yüzünden atıldın."

Kendimden emin konuşmaya çalışmıştım ve ufak ses titremeleri dışında başarmıştım.

mafya (bxb) +18Where stories live. Discover now