Saçlarımı geriye taradı yavaşça, gülümsedi. "Uyu hadi." Gözlerine bakmaya devam ettim. Elini çekip elimi tuttu ellerinin arasında. O sırada kapı açıldı ve babam içeri doktor olduğunu belli eden bir adamla girdi.

"Uyandı yine." diye Dylan onlara dönüp konuştuğunda bana yaklaşan babama baktım. Dylan'ın kalktığı yere oturup elimi ellerinin arasına aldı ve dudaklarına götürüp küçük öpücükler bırakmaya başladı dudaklarını çekmeden. Onu izledim. Parmağımı oynatacak halim yoktu.

"Daha iyi gözüküyorsun." dedi diğer doktor makineyi kontrol ederken. "Belki de bunu durdurmalıyız. Kanını temizlemiş." Makineye birkaç ayar girdi. Böbreğimi tamamen kaybetmiştim, başka bir açıklaması yoktu. Sürekli diyalize girecektim artık. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim makineye bakarken. Tüm hayatımı bir makineye bağlı olarak geçirecektim.

"Hayır, hayır." dedi babam elimi bırakıp göz yaşlarımı dilerken. "Neden ağlıyorsun? Küçük bir aksilik oldu sadece. Korkmana gerek yok, değil mi Dylan?" diye babam konuştuğunda Dylan da diğer yanıma otururken hızla başını salladı.

"Evet, neredeyse hiçbir şey olmadı. Erken fark ettiler, engel oldular hemen." Göz yaşlarımla bir ona bir babama baktım. Üzülmemem için yalan mı söylüyorlardı anlamıyordum.

"Evet, ağlama hadi. Üzülme." Göz yaşlarımı sildi tekrar. "Bak Bay Jean konuşacak şimdi seninle." Koltuktaki hareketlilikle oraya baktım. Annem ve abim uyanmıştı.

"Hiçbir şeyin yok, neredeyse." dedi doktor yanıma eğilirken. "Muhtemelen çok stres altındasın, bu da etki etmiş. Sadece yüzde ikilik fonksiyonunu kaybettin. Bir şey yok." Hani bir şey yoktu? Yüzde ikisini daha keybetmiştim işte, daha kötü ne olabilirdi ki?

"Hayır ama ağlama, üzülmemen lazım. Stres sana iyi gelmemiş demek ki, neden tekrar deniyorsun?" diye doktor konuştuğunda Dylan ellerini uzatıp alnıma dökülen saçlarımı tekrar geriye taradı. "Söylemeseydim yüzde ikiyi fark etmezdin bile. Yemin ederim. Sağlığın hâlâ çok iyi. Benden daha hızlı koşup daha fazla smaç basabilirsin. Eskisinden bile fazla. Tek dikkat etmen gereken şey, mutsuz olmamak. Tamam mı?" Dylan tekrar gözlerimi kuruladığında başımı salladım. Bana gülümserken babamın omzunu sıktı ve odadan çıktı.

"Birtanem?" Annem elimi tuttuğunda ona çevirdim gözlerimi. Bakışlarındaki endişe aşıkardı ama bana belli etmemeye çalışarak gülümsüyordu. "Aç mısın?" Olumsuz anlamda başımı salladım, hiçbir şey yiyesim yoktu. "Ben yine de sana yemek alacağım." Abimle ayağa kalkıp saçlarımdan öptü ve odadan çıktılar. Babam elimi bıraktı.

"Kahve alıp geliyorum." Dylan'a anlaşmış gibi bakarken bir şeyler planladıklarını anladım. Ama ne olduğunu çıkartamıyordum. O da odadan çıktığında yanlız kaldık.

Örtümü titreyen ellerimle açıp doğruldum ve sırtımı yastığa yasladım. Ne istediğimi anlamış gibi yanıma oturdu ve örtünün altına girip sırtını yastığa yasladı. Bacaklarını benim gibi uzatıp kolunu arkamdan belime doladığında gözlerimi kapatarak başımı omzuna koydum. Kollarını etrafıma doladı ve saçlarıma minik öpücükler bırakmaya başladı.

"Los Angeles'a geri dönüyorsun, bu hafta." Başımı omzundan kaldırmadan gözlerine baktığımda elini uzatıp yüzümdeki maskeyi indirdi ve saçlarımdan lastiğini çıkarttı. Boğazım içime çektiğim hava ile birden yandı ama böyle daha iyi hissetmiştim. "Daha iyi mi?"

"Evet." diye fısıldadım hafif çatlamış sesimle. "Kim demiş geri döneceğimi?" Genişçe sırıttı.

"Baban beni son zamanlarda çok mutlu edecek kararlar veriyor." Güldüm. "Gözetim altında tutacakmış seni. Ve bunun nedeninin de okul değiştirmen, ailenden uzak kalman olduğunu düşünüyorlar."

"Tüh." diye fısıldadım. "Buraya alışmıştım." Çenemden tutup başımı kaldırdı ve gözlerine bakmamı sağladı.

"Baban seni ikna etmem için ruhunu bana satıyordu az daha. Umarım ikna olmuşsundur." Dudaklarım kıvrıldı, başımı salladım.

"Geleceğim ama senin için değil. Kendim için." Gözlerini devirdiğinde güldüm.

"Ben halledeceğim seni geri döndüğümüzde." Omzumu silktim. Cidden çabalayıp kendini güzel bir şekilde affettirse iyi olurdu. Dudaklarını hastane kıyafetimin açıkta bıraktığı boynuma eğip yavaş ama tahrik edici bir öpücük kondurdu. "Sonuç olarak sana sahip oldum, değil mi?" Boynumu öperek dudaklarını yukarıya çıkarttı ve yanağıma son kez bir öpücük kondurdu. "O gece zevkten bıraktığın inlemeler ve altımda kıvranışın hâlâ kulaklarımda..." Dudaklarımı öpüp geri çekildiğinde utançla yüzümü göğsüne gömdüm.

"Sus." Güldü. Dün gece kendimden geçmişçesine bıraktığım inlemeler aklıma geldikçe vücuduma yayılan sıcaklığı hissediyordum. Hastanede bu konuşmayı yaptığımıza inanamıyordum. "Zaten kötüyüm, delirtme beni." dediğimde çenemden tuttu ve dudaklarını bastırdı dudaklarıma.

"Bir daha beni korkutacak şeyler yapma." Kaşlarım çatıldı.

"Ben bir şey yapmadım." Onun da kaşları çatıldı. Alnıma vurdu hafifçe.

"Artık hastaneye düşmen yasak." Güldüm, sağlığımı o kontrol edecekti galiba.

"Hastayım işte, muhtemelen bir dahakine hepsini kaybederim." Gözlerimi göğsüne diktiğimde kolunu bana doladı ve başımı göğsüne çekti. Saçlarımdan öptü.

"Neden öyle konuşuyorsun? Doktor bir şey olmadığını söyledi ya." Omzumu silktim.

"Başlamış işte. Yavaş yavaş hepsini kaybedeceğim." Bu beni oldukça korkutuyordu. "Makinaya bağlı kalınca sen beni sevmeyi bırakırsın."

"Birincisi, sana hiçbir şey olmayacak." Ensemden tutup geriye çekti ve başını dibime soktu gözlerini gözlerime odakladı. "İkincisi, seni her zaman seveceğim."

"Ya olursa?" diye fısıldadım. Eğer olursa doğru düzgün okula gidemeyecektim. Yaşam sürem kısalacaktı. Neredeyse sürekli hastanede olacaktım. Zehir gibi kısa bir hayatım olacaktı.

"Eğer olsa bile, ki çok düşük bir ihtimal bu." Alnımdan öptü ve dudaklarını çekmedi. "Ben sana bir böbreğimi veririm ve bu sayede çok sağlıklı bir böbreğin olur." Gülümseme yayıldı yüzümde istemsizce. Alnımdan küçük küçük öpmeye başladı.

"O kadar kolay bir karar değil bu." dediğimde omzunu silkti.

"Mesele sensen, benim için çok kolay bir karar." Başımı tekrar göğsüne yaslarken sıkıca sarıldım ona. Gerizekalının tekiydi.

"Aptal." diye fısıldadım. "Aklından bile geçirme." Boynumdan öptü derince.

"O zaman sen de geçirme." Başımı sallayıp gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim içime. Kötü ruh halime ilaç gibi etki etmişti ve şimdi daha iyi hissediyordum.













Öyle işte.

Bir sonraki bölüm Dylan peşinden koşacak Thomas'ın merak etmeyin.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz!

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin