Jisung Minho'nun uzattığı kahveyi parmakları arasından alıp onun gibi gözlerini kutuya dikti. "Changmin'in eşyaları, geri vereceğim."

"Atsana çöpe ne diye geri veriyosun anasını satiyim?" Changmin'in adını duyması kaşlarının çatılmasına en büyük sebep olurken bir de Jisung'un geri vermek istemesini anlamlandıramıyordu. Aldatılan taraf kendisiydi ve bu kadar sakin kalması olağandışı geliyordu.

"Biraz zaman sonra hepsini geri isteyecek." dedi Jisung bir ayağını kutunun üstüne koyup. "Ve attığımı söylersem muhtemelen başımın etini yer. Verip kurtulmak daha mantıklı, bir daha yüzünü görmek istemiyorum zaten."

Son cümlesi Minho'nun kaçan keyfini yerine getirdi. Changmin'le anlaşamaması bir yana annesinin Minho'yu çok sevmesi aralarındaki büyük problemlerin başını çekiyordu.

"Neyse şimdi onu geç," dedi ve oturduğu yerde Jisung'a doğru kaydı. "Sabahları daha bi yakışıklı oluyormuşsun sanki hmm.."

Minho işaret parmağını Jisung'un ortadan ayırıp alnını açıkta bıraktığı saçlarının üstünde gezdirdi. Bu hareketi Jisung'un gözlerini kocaman açmasını sağlamıştı. Hareket etmeden ciddi mi diye Minho'nun suratına bakıyordu ama Minho'nun yakınında durmasından dolayı çok uzun sürmeden gözlerini kaçırdı.

"Öyle miymişim?" diye mırıldandı ne diyeceğini bilemediğinden. Seungmin ya da Yuna bu ana şahit olsa muhtemelen 'ben demiştim' adlı konuşmalarından birini hazırlamaya başlarlardı.

"Ne o utandın mı?" Minho gözlerini kaçıran Jisung'un utanan yüz ifadesine bakıp dudaklarını birbirine bastırdı. Karşısında bu kadar tatlı durması haksızlıktı. Her şey ona karşı oynuyordu şu an.

"Gerçekleri duyduğunda utanmamalısın Hannie." Ses tonunu kısarak Jisung'un kulağına doğru konuştu ve gülerek geri çekildi.

"Kahveni iç soğumasın." diye ekledi ardından. Kendi kahvesinden yudum alırken göz ucuyla Jisung'a baktı. Genç oğlan kendi kendine kafasını iki yana sallayıp elleri arasında duran bardağı minik dudaklarına götürdü ve yudumladı.

"Çok açık sözlüsün."

Minho gözlerini tekrar yanındaki bedene odakladı. Genelde düşündüğü şeyleri anında söylemeyi seven biriydi. Ya da söylemek yerine uygulardı. Bu yüzden pişman olduğu nadir anlar vardı.

"Açık sözlülük kötü bir şey mi?" diye sordu Jisung'un düşüncesini merak ederek.

"Yerine göre değişir," Ona dönmüş Minho'ya doğru çevirdi bedenini. "Mesela arkadaşın üzgünken ona açık sözlülükle bunun bi saçmalık ve boşa olduğunu söylersen üzülür. Bunun gibi demek istedim." diye bir açıklama yaptı.

Minho anlayışla başını salladı. "Ama şu an iyi bir şey dediğimi varsayarsam ve senin utanmanı da kötüye yorumlamazsak?" Tek kaşını havaya kaldırıp gülümsedi. "Hadi ama bunu ilk defa benden duyacak değilsin ya Ji?"

"İlk defa duymuyorum tabii," dediğinde bir elini ensesine götürdü. "İlk kavramı sadece senin için geçerli. Senden ilk defa duyuyorum."

"O hâlde alışsan iyi edersin." diyip göz kırptı. "İstersen iltifat etmeden önce haber verebilirim."

"Ciddi misin?" Jisung güldüğünde Minho'da gülüşüne bakıp bir iç çekti. "Ciddiyim. Mesela ilk deneme. İltifat ediyorum, kendini hazırla."

Jisung kaşları havaya kalktığında, yüzündeki gülümseme donmuş bir şekilde gözlerini Minho'nun gözlerine sabitledi. Minho ise bu ifadesine gülmemek adına önce dudaklarını birbirine bastırmış ardından konuşmaya başlamıştı.

"Gerçekten çok güzel gülüyorsun." dedi gözlerini dudaklarına indirip.

Jisung buraya gelirken artan heyecanını içinde bir yerlere gömmeye çalışsa da Minho sanki bunu fark etmiş de sürekli üstüne oynuyormuş gibi hissediyordu. Kendine karşı istemsiz kaşlarını çatması, Minho'nun da yüzündeki tebessümü söndürdü.

Minho aralarındaki sessizliğin tuhaflaştığını hissettiğinde bir şey demek için dudaklarını araladı fakat Jisung ondan önce davranmıştı.

"Bunu yapma." diye mırıldandı Minho'ya çevirdiği bedenini tekrar önüne çevirerek.

"Neyi?"

"Bunu işte. Arkadaş olalım dedin, sadece arkadaş olalım. Bana iltifat etme." Kahvesinin kalan son kısmını da içti ardından.

Minho, Jisung'un bir anda moralinin düşmesini anlamlandıramamıştı. "Arkadaşlar da birbirine iltifat eder Jisung." dedi fakat buna kendisinin ne kadar inandığı da meçhuldu.

"Minho ben 5 yaşında değilim."

Jisung yerinden ayaklandığında kalktığı yere kahve bardağını bıraktı. "Kahve için teşekkürler, derste görüşürüz." Yerdeki kutuya da alıp kampüse doğru yürümeye başladı.

Minho arkasından ne kadar adını seslense de dönüp bakmaya cesareti olmayan Jisung, duymamazlıktan gelmeyi tercih etti. Arkasında ne düşüneceğini şaşırmış bir Minho bıraktığından da bihaberdi.







-

simdi demeyin neden bir anda soguk yapti noluyo lan falan,, jisung iliskisi daha yeni bitmis biri ki cok iyi seyler yasadigini da varsayamayiz korkmustur belki bir anda hayatina minho girince 😿😿

mascotWhere stories live. Discover now