1.

221 75 53
                                    

𝑐𝑒𝑚 𝑎𝑑𝑟𝑖𝑎𝑛-𝑚𝑎𝑟𝑘 𝑒𝑙𝑖𝑦𝑎ℎ𝑢 " 𝑘𝑢̈𝑙 "

𝐼̇𝑛𝑑𝑖𝑙𝑎 - " 𝑆.𝑂.𝑆 "

9 eylül. 2021.

Zehir içmiş bir kadının içinde boğulan bebek gibiydim.

İçimde serbest bırakamdığım bir çığlık vardı. Şiddetliydi, içimi dağıtıyordu. Ve ben hala susuyordum.
oysa ki bağırıp içimdeki zehri boşalta bilirdim. Zehrimi kusup hıçkırıklara boğula bilirdim. Ama kendime izin vermiyordum.
çünki ağlamak istemiyordum. Çünki bıktığımı anlıyordum.

ağlamak artık bana yorucu ve anlamsız bir şey gibi geliyordu.
Tuzlu su boşu boşuna akıp tekrar kuruyordu.
Aklıma babam gelince, dudağım yorgunca kıvrıldı.
Yüzmeyi bilmiyordum, ve annemle kavgalrını dinlemekten yorulup havuz kenarına gitmiştim.

Nedensizce, ağlamayı keserek kendimi suya attığımda çığlık bile atmamıştım.
ölmek istemiyordum, hiç bir çocuk ölmek istemezdi...

sadece olarak aniden duran beynimle suda kaybolmak istemiştim.
belki de boğulmak pilanda yoktu.
Babamın sıcak kollarını bedenimde hissettiğimde ona sarılmıştım...genzimi yakan su ağzımdan dökülürken, sırt üstü uzanıyordum havuz kenarında ve babam bana korkuyla bakıyordu.
zavvalı babam... nasılda korkmuştu.
ben yüzümü buruştururken, yavaşca fısıldamıştı.

"sen deniz kızına mı özendin? Hani kelebektin? Unuttun mu su kelebeklerin kanatlarını söker.... su tehlikelidir kelebek,"

ve artık havuz benim için tehlikeli bölge olmuştu. Denizde öyle.

ve bu yüzden asla yüzmeyi öğrenememiştim. Babam da bu korkumu yenmeme yardım etmemişti.
ve ben şimdi kanatlarımın sökülmesine hazırdım. Kendimi anlamsız bir maceranın içinde gibi hissediyordum.
ve bu anlamsız maceraya son vermek istiyordum.
son verecektim.

yağmur çiselemeye devam ederken, dalgalar kayalıklara sertce vuruyordu.
bu ses huzur veriyordu, hele torağın o sıcak kokusu... huzurlu olacağımı söylüyordu.
huzur... bunu çok istiyordum.
dünyada bulamadığım için başka yerlerde arayacaktım.
akıl sağlığım yerinde değilmiş gibi hissediyordum.

Mutsuzluk insanı delirte bilirmiydi?

Hissizlik ve mutsuzluk bedenimde dolanan tek şeydi.

başka hiç bir şey hissetmiyordum.
korku? hayır
Panik? Hayır
Merak? Hayır
hiç bir şey.

Rüzgarın havaya kaldırıp tekrar indirdiği siyah saçlarım, ensemi açıkta bırakıyordu ve soğuk ensemden sırtıma sızıp bedenimi titretiyordu.
kuru dudaklarım aralı bi şekilde gerilmişti.

ve acı kahve gözlerim sertce kayalıklara vuran dalgaları izliyordu.
bu gün sondu.
yumruk yaptığım elimi soğuktan hissetmiyordum.
Morarmıştım dimi?
Sertce burnumu çektim. Artık yağmur çiselemeyi bırakalı çok olmuştu, şiddetle yağıyor ve iri damlalar beni sırılsıklam ediyordu.

yanımda öylece duran çıplak ve ıslak ellerim titriyordu.
hayır! İfadesizliğimi koruyacaktım.
Acı kahve gözlerimi kayalara çarpıp sıçrayan dalgalardan çekmezken, o dalgaların beni şimdi kucaklayacağını biliyordum.
zihnimde bana ait olmayan bir ses
" çok küçüksün" diyordu. Onu göz ardı ediyordum.
poyrazda çok küçüktü....... ama artık nefes almıyordu.
"tanrıcılık mı oynuyorsun?" Diyordu o zihnimdeki yabancı ses sonra.
başımı iki yana salladım.
berbat bir haldeydim. Tanrı beni görüyordu, ve eminim ki anlıyordu.
acı çeke çeke yaşamak mümkün değildi.
ölüm...
ölmek...
beni dik tutan omurgam kırılmıştı sanki, küçülmüş gibi hissediyordum.
toz zerresi kadar.

Öl kelebek; SâyeWhere stories live. Discover now