2- "You should prefer to smile more."

20K 1.5K 769
                                    

Daralmıştım.

Yoğun dersler, sporcuların sahadaki tartışmalarına gelip bizim binamızda devam etmeleri ve teneffüslerde sınıftan çıkmaya zamanımın kalmaması içimi baymıştı.

Koridordaki alfaların birbirine attığı laflar, ağır feromon kokuları, üstüne saldırmak için zaman kollarken diğerlerinin onları sakinleştirmek için çabalaması her aklıma geldiğinde yüzümü buruşturuyordum.

Böyle durumlarda kavganın ortasında kalan omegalara daha çok üzülüyordum. Alfaları tek sakinleştirebilecek kişiler sevgilileri olduğu için olayın ortasında kalan omegaların zarar gördüğüne şahit olmuştum çoğu zaman. Sevgilisi beta olan alfaların sakinleşmesi daha uzun sürdüğü için o da ayrı bir olaydı.

Düşününce bile o anlar gözümde canlanmıştı ve üzülmeden edememiştim.

Son teneffüste dışarı çıkma fırsatı bulmuşken iki arkadaşımı peşimden sürükleyerek bahçeye çıkarmıştım. Hoseok ve Seokjin kavga sebebi hakkında konuşurken çenemi masaya yaslamış, dudaklarımı büzerek onları dinliyordum ama konuyla ilgilenmiyordum. Söyledikleri bir kulağıma giriyor, diğerinden çıkıyordu.

"Taehyung?"

"Hmm." dedim Hoseok'a bakarak. Seokjin meyve suyusunu içerken o da kollarını masaya yaslayıp bana yaklaşmıştı.

"Minjin hakkında son zamanlarda iyi şeyler duymuyorum. Garip işlere bulaşıyormuş. Çok zıtlaşmamaya çalış, başına bela alma."

"Nasıl garip işlerden bahsediyoruz tam olarak?" diye araya girdi Seokjin. Bende merak etmiştim doğrusu.

Sessiz olmaya çalışarak ses tonunu kısıp anlatmaya başladı. "Başka okullardaki alt sınıflara sigara, hap falan satıyormuş. Geçen Daegu Lisesi'nin üst sınıfları durumu anlayıp bunları bir yerde sıkıştırmışlar. Ufak bir kavga olmuş ama çok büyümemiş. Yine de işe devam ediyor. Okulda çantana falan atar, başını yakar. Ne olacağı belli olmaz. Uzak tutun kendinizden o kızı ve arkadaşlarını."

"Sarı çiyana bak sen."

Şaşkınlıkla "Yürek yemiş herhalde." dedim. "Daegu Lisesi'ne de hap satmazsın. Okul müdürünün eşi polis, okuldan mezun olanlarında yarısı polis falan oluyor zaten. Bunu bile bile de satmazsın."

"Sonuçlarına kendisini katlanır. Orası bizi ilgilendirmez. Siz ikiniz dikkat edin kendinize yeter. Maçlar olduğu için okula az geliyorum, ben yokken size bulaşmak için yer ararlar. Zıtlaşmayın, görmezden gelin."

"Tamam, merak etme sen." diyerek onayladım onu.

Hoseok güvenmeyerek bir süre gözlerini üstümde tutsa da gülümseyerek kendisine baktığım için daha fazla ciddi duramamış o da gülümsemişti.

Hoseok okulun tenis takımındaydı. İlk başlarda futbola yönelmiş ama sonrasında kendine uygun bulmayarak alan değiştirmişti ve kesinlike tenis için var olmuştu. Harika oynuyordu. Dediği gibi çoğu zaman maçta oluyordu, geri döndüğünde ise başarı elde etmeden gelmezdi.

Maçlardan sevgili yapmaya, birinden hoşlanmaya zaman bulamadığı için yalnızdı. Okuldan sonraki tüm zamanı antrenmanda geçiyordu ya da tenisteki arkadaşlarıyla kısa bir kafa dağıtma arası yapıyorlardı kendilerine ama bu çok sık olmazdı.

Üçlü arkadaş grubumuzda tek alfa o olduğu için beni ve Seokjin'i korumak onda bir içgüdü olmuştu artık. Uzun süredir arkadaş olduğumuz için istemsizce bizi uyarıyor, kısa bir azar yiyorduk dediklerini yapmak adına. Yine de diğer alfalar gibi soğuk, sinir bozucu biri değildi. Seokjin'le durduk yere aklına gelen espriler kötü olsa da her seferinde gülüyordum.

Make LoveWhere stories live. Discover now